Kağıdın Oluşumu
Gömlekleri bir çuvala doldurarak fabrikaya gönderdiler.Fabrikada ilk iş olarak bütün mikropların, öldürülmesi için açavraları buhardan geçirdiler. Çünkü bu paçavralar fabrikaya her yandan; sözgelişi hastanelerden ve çöplüklerden toplanarak gelmiştir.Sonra bu paçavraları, kuruturlar. Döverek tozlanm çıkarırlar. Bu iş için fabrikada, günde binlerce kilo paçavra temizleyen özel makineler vardır. Bitiş sopalarla yapılsaydı, nasrl bir toz bulutu yükselirdi, artık siz düşünün temizlenmiş paçavralar, bir parçalama makinesine aittir. Kısa bir süredebizim paçavra küçücük parçalar hafine gelerek âdeta yok olur.
Şimdi bu paçavraları bütün yabancı maddelerden temizlemek gerekir. Bunun için fabrikada kocaman bir kazan vardır. Pa zanda kireçli ya da sodalı su ile kaynatılır. Sonra bu kaynatılmış paçavralar özel makinelerde beyazlatılır ve bir hamur haline getirilir.
İşin ilk yarısı bitmiş demektir. Paçavralar, küçücük telciklerden oluşan bir hamur haline getirilmiştir.
Geriye bu kâğıt hamurunu kâğıt haline getirmek gibi en zör bir iş kalmaktadır. Bunu da, büyük bir makine yapacaktır.
Doğrusunu isterseniz, bu, birçok makinenin bir araya gelmesinden meydana gelmiş bir makinedir. Bu makinenin bir tarafından kâğıt Hamuru dökülür; öte tarafından da hazır kâğıt çıkar.Bu file, kâğıt yapan Çinlilerin el tezgâhlarında görülen fileleri andırır. Yalnız şu farkla; Çinlilerin filesi elle hareket ettirilir. Kâğıt fabrikalarındaki file de tıpkı bir motor kasnağının kayışı gibi iki silindir arasına gerilmiştir. Kâğıt hamurunu ileri doğrı götürerek durmadan silindirler çevresinde hareket eder.
Islak kâğıt tabakası sonunda fileden tül bir şeride düşer. Bu şerit onu bir sıra silindire götürür. Bu silindirlerden bazıları bu kâğıt tabakasının suyunu sıkar, içerden buharla ısıtılan bazıları da hâlâ nemli bulunan kâğıdı kesinlikle kurutur. Bu kâğıt makinesinin sonunda bir bıçak vardır. Bu bıçaklar kâğıdı istenilen boyda keseye yarar.
Odundan kâğıt da böyle yapılır. Aradaki fark, işin ilk yarısındadır. Çünkü odun paçavra değildir. Onu liflere ayırmak, yabancı maddelerden temizlemek için başka makineler kullanmak ve başka yollara başvurmak gerekir.
Biz yine işin başından başlayalım: Ormanda bir çam ağacı yetişmiştir. Kışın onu kökünden keserler. Yeşil dallarını, sivri tepesini budârlar. Kızakla ırmağa kadar getirirler. Bahar gelir, buzlar çözülür ve sular kabarır. Ağacı sürüklemeye başlar. Ağaç, küçük ırmaktan daha büyüğüne geçer. Orada başka ağaçlarla birleşerek sal haline getirilir. Coşkulu bir insan topluluğu sala biner. Uzun bir yolculuğa çıkılır. Günler geçer. Sonunda uzaktan kâğıt fabrikasının dumanlar salan bacaları görünür. Ağaçlar kıyıya çıkarılır.
Bizim çam kütüğü, hemen biçim değiştirmeye başlar. Önce kabukları soyulur. Parçalara bölünür. Sonra ayırma işi gelir. En sonra da kaynatma işine girişilir. Yalnız odun, paçavra gibi sodalı suyla değil de asitli suyla kaynatılır. Sonra sudan geçirilir. Liflere ayrılır, topaklardan temizlenir ve en sonra da kâğıt makinesinin filesine gelir.
Böylece bizim çam ağacı, makineden makineye geçerek kâğıt olur.
Bu yaptığımız kâğıt her bakımdan iyidir, hoştur fakat bir kusuru vardır: pek dayanıklı değildir. Bu da, onu beyazlatma çabasından ileri gelmektedir. Çünkü kâğıt, kireç kaymağına batırılarak beyazlatılır. Yine de kitapların ve belgelerin öl mezliğini sağlayan bir yöntemin bulunduğu unutulmamalı; tarih, 1935 yılıdır ve ölümsüz kitabın sayfalan, kağıttan değil de kırılmaz camdan yapılmıştır. Dayanıklı bir madenden yapılmış olan harfler, bu kırılmaz camın üzerine dökülmüştür. Bu sayfaların yüzeyi topu topu bir santimetre karedir. Buna karşılık, bu yere koskoca bir gazete makalesi sığdırılmıştır. Bu yazıyı ancak mikroskopla okumak mümkündür ve kapladığı yer çok azdır.
Bugün kullandığımız kâğıtlar. İlk basılı kitapların kâğıtlarına çok daha az benzer.
kaynak: bilimveteknoloji.info
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder