30 Ekim 2010 Cumartesi

Gülben Ergen Boyu

Gülben Ergen

Ünlü ve güzel şarkıcı Gülben Ergen 165 cm boyundamış.

Sinem Kobal Boyu Kaç Cm

Sinem Kobal Boyu Kaç Cm

Ünlü ve güzel oyuncu Sinem Kobal 169 cm boyundamış.

Bengü Boyu Kaç Cm

Bengü Boyu Kaç Cm

Ünlü şarkıcı Bengü 161 cm boya sahipmiş.

29 Ekim Bulvarı - Denizli

29 Ekim Bulvarı - Denizli

denizli 29 ekim bulvarı
29 ekim bulvarı
29 ekim bulvarı denizli
denizli
Denizliden 29 Ekim Bulvarı resimlerini sizlerle paylaştık. Bu resimleri wowturkey.com sitesinden alınmıştır.

Berrak Tüzünataç Balkon

Berrak Tüzünataç Balkon

Berrak Tüzünataç ile ŞAhan bir süre önce balkonda uygunsuz görüntüleri ile gündeme gelmiti. İkili ondan sonra pek uzun beraber olmadılar gibi.
İnternette de bunun geyikleri yayılmaya başladı. İnternette bulduğum balkon görüntüleri ile ilgili hoş bir resmi sizlerle paylaşıyoruz:
berrak tüzünataç balkon

Eskişehirspor Ankaragücü Maçı

Eskişehirspor Ankaragücü Maçı

İki ekip bugün yani 30 Ekim günü saat 15:30 da kozlarını paylaşacaklar. Zorlu bir maç olacak diye düşünüyorum.
İki takımada bu önemli maçta başarılar diliyoruz.

Gaziantepspor Karabükspor Maçı

Gaziantepspor Karabükspor Maçı

Antep ve Karabük şehirlerinin takımları olan Gaziantepspor ve Karabükspor 30 Ekim' de yani bugün kozlarını Antep'te paylaşacaklar. Seyirzevki yüksek bir maç olabilir.
Maç saat 17:30 da başlayacak.
İki takımada başarılar dileriz.

Galatasaray Antalyaspor Maçı Galatasaray Muhtemel Maç Kadrosu

Galatasarayın muhtemel maç kadrosu :

Aykut
Sabri
Servet
Neil
Hakan Balta
Cana
Mustafa Sarp
Elano
Misimovic
Pino
Baros

Maç tahminlerinizi bekliyoruz.

Galatasaray Antalyaspor Maçı

Galatasaray Antalyaspor Maçı

Bugün Galatasaray evinde ligin formda ekiplerinden Antalyasporu konuk edecek. İki takım içinde zor bir maç olacak.
İki takımada başarılar dileriz.

Kasımpaşaspor Kayserispor Maçı

Kasımpaşaspor Kayserispor Maçı

Ligin dibine demir atan Kasımpaşaspor evinde ligin üst sıralarında bulunan Kayserisporu konuk ediyor. Bu zorlu maç 31 Ekim pazar günü saat 15:30 başlayacak.

Akhisar Belediye Spor Giresunspor Maçı

Akhisar Belediye Spor Giresunspor Maçı

2. ligin iki güzide ekibinin karşılaşacağı maç 30 ekim günü yani bugün saat 14:00 da Akhisarın sahasında oynanacak.
Bu zorlu maçta iki takımada başarılar dileriz.

28 Ekim 2010 Perşembe

Nedir Nedir

Nedir Nedir

Başlık biraz tuhaf gelebilir ancak nedir nedir bilmek gerek. Nedirin tanımını daha iyi açıklayanlar olabilir. Ben kısaca ve dilim döndüğünce söyliyeyim.
Nedir soru cümlelerinde sıklıkla kullandığımız bir kelimedir. Bilmediğimiz, tanımını öğrenmek istediğimiz nesnelerin sorusunda kullanırız.
Nedir nedir sorusuna sizin cevaplarınızı da bekliyorum.

Atatürk'ün Boyu Kaç Cm

Atatürk'ün Boyu Kaç Cm

Atatürk'ün boyunun 167 cm olduğu söylenir. Ancak kesin bir  bilgi değil bu . Bazı kesimler Atatürkün boyunun 167 cm değilde 174 cm olduğunu dile getirirler.
Tartışmaya açık bir konu bu.
Ancak şunu söylemek gerekir ki kişileri boyu, kaşı, gözü gibi dış görünüşleriyle değil icraatlarıyla değerlendirmek gerekir.
Haksızsam söyleyin !

Yok böyle dans yarışması

Yok böyle dans yarışması başlıyor !

Acun'un hazırladığı Yok Böyle Dans adlı yarışada ünlüler yarışacak. Birbirinden ünlü güzel kadınların ve yakışıklı erkeklerin yarışacağı yarışma 30 Ekim günü başlıyor.
Yarışmacılardan bazıları ise şunlar; Pascal Nouma, Burcu Esmersoy, Azra Akın , Eda Taşpınar, Burcu Gneş ve daha fazlası .
Bakalım Acunun yaptığı bu programda tutacak mı ?

Arka sıradakiler dizisinde hangi oyuncuyu daha çok seviyorsunuz

Peki siz arka sıradakiler dizisinde hangi oyuncuyu daha çok seviyorsunuz ?

arka sıradakiler oyuncuları

Bakalım hangi oyuncunun daha çok seveni var.  Yukarıda resmi olmayan oyunculara da oylarınızı kullanabilirsiniz.
Yorumlarınızı bekliyoruz.

Resim



27 Ekim 2010 Çarşamba

Rüyada Ağlamak Ne Anlama Gelir

Rüyada Ağlamak Ne Anlama Gelir ?

Rüyada ağlamayı bazı kişiler tersinin olacağı yani sevineceğiniz olarak yorumlamakta.Rüyada bağırarak ağlamayı dertlerden kurtulma olarak açıklayanlar olabilmekte.
Sizde rüyanızı bizimle paylaşabilirsiniz.
Yorumlarınızı bekliyoruz.

Melis Bilen

Melis Bilen

melis bilen
resim: dipcik.com sitesinden alıntı.

melis bilen

resim garikasohbet.com sitesinden alıntı.

Gülçin Santırcıoğlu

Gülçin Santırcıoğlu

gülçin santırcıoğlu
resim kaynağı: forum.bbc.tr
gülçin

resim kaynağı : dizifilm.com

Natal Eriği



natal eriği

Natal eriğinde bolca C vitamini bulunduğunu söyleyenler var.
Taze olarak yendiği gibi reçel, turta, jöle yapımında da kullanılabiliyormuş.
Bitkiden sızan beyaz sütün ve meyvanın ishal giderici etkisi varmış.
Kaynak: kadınlar.tc
Natal eriği 

Beşiktaş Mersin idman yurdu maçı

Beşiktaş Mersin idman yurdu maçı
Beşiktaş Türkiye Kupası maçında perşmbe akşamı saat 20:00 da karşılaşacak. Maç naklen ve canlı olarak kanalturk te yayınlanacak.

Beşiktaş Mersin İdman Yurdu Maçı Hangi Kanalda

Beşiktaş Mersin İdman Yurdu Maçı Hangi Kanalda

Maçı Kanaltürk kanalından izliyebilirsiniz.

Kim Kardashian Playboya Soyundu

Kim Kardashian Playboya Soyunmuş

kim kardashian
Ünlü yıldız Kim Kardashian'da playboya soyunmuş.

Bayan ünlüler için Playboya soyunan çok sayıda kişi var. Kim de bunlardan birisi artık.

Kimi de kaybettik :)

resim ashowbiznews..com sitesinden alıntıdır.

Hangi Konularda Sunum Yapılabilir

Hangi Konularda Sunum Yapılabilir Başlıklı Yazıyı Görmek İçin Tıklayınız.

26 Ekim 2010 Salı

Zeynep Casali Evlendi

Zeynep Casali Evlendi

Zeynep Casali Tahsin Berk ile dünya evine girdi. Çifte nutluluklar diliyoruz.
zeynep casalini ve kocası

Bursaspor Fenerbahçe Maçı

Bursaspor Fenerbahçe Maçı

Lig lideri Bursaspor şampiyonluk adaylarından Fenerbahçe'yi konuk edecek. Bu zorlu mücadele 29 Ekim Cuma akşamı oynanacak.
Fenerbahçenin kadrosunda eksikler bulunuyor. Lugano cezalı, Niang ve Dia sakat maça kadar iyileşebilirlerse oynayabilirler.
İki takımada başarılar dileriz.

Nahide Ekengil

Nahide Ekengil


nahide ekengil
Nahide sağ taraftaki bayan.

Disko Kralı Nahide Ekengil

Disko Kralı Nahide Ekengil
Disko Kralında çalan bir şarkı. Şarkıyı Nahide Ekengil adlı şarkıcı söylüyor.

Videoyu izlemek için tıklayınız.

Nahide Ekengil Sahibinin Sesi Şarkısı

Nahide Ekengil Sahibinin Sesi Şarkısı

nahide ekengin
Okan Bayülgenin programına katılan NAhide Ekengil adlı kişi söylediği Sahibini Sesi adlı şarkı ile dikkatleri üzerine çekti.
Özellikle şarkısı, şarkıyı söyleme şekli ve müziği Hande Yener'e çok benziyor.
Şarkıyı dinleyen arkadaşlar yorumlarınızı yazabilirsiniz.

Nahidenin söylediği alamazsın sen beni şarkısını dinlemek için tıklayın.

24 Ekim 2010 Pazar

7 Mart Artvinin Kurtuluşu

7 Mart Artvinin Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

7 Mart Adana Kadirli Kurtuluşu

7 Mart Adana Kadirli Kurtuluş günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

7 Mart Artvin Borçka Kurtuluşu

7 Mart Artvin Borçka Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

3 Mart Erzurum Aşkale Kurtuluşu

3 Mart Erzurum Aşkale Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

2 Mart Rize Kurtuluşu

2 Mart Rize Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

28 Şubat Trabzon Of Kurtuluşu

28 Şubat Trabzon Of Kurtuluş Günü


Yorumlarınızı bekliyoruz.

27 Şubat Trabzon Çaykara Kurtuluşu

27 Şubat Trabzon Çaykara Kurtuluş Günü


Yorumlarınızı bekliyoruz.

26 Şubat Trabzon Sürmene Kurtuluşu

26 Şubat Trabzon Sürmene Kurtuluş Günü


Yorumlarınızı Bekliyoruz.

25 Şubat Trabzon Araklı Kurtuluşu

25 Şubat Trabzon Araklı Kurtuluş Günü


Yorumlarınızı bekliyoruz.

25 Şubat Erzurum İspir Kurtuluşu

25 Şubat Erzurum İspir Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı Bekliyoruz.

25 Şubat Trabzon Maçka Kurtuluşu

25 Şubat Trabzon Maçka Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

24 Şubat Trabzon Yomra Kurtuluşu

24 Şubat Trabzon Yomra Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

24 Şubat Trabzon Arsin Kurtuluşu

24 Şubat Trabzon Arsin Kurtuluş Günü
Yorumlarınızı bekliyoruz.

24 Şubat Trabzon Kurtuluşu

24 Şubat Trabzon Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

Ankaragücü 1 - 5 Bursaspor

24 Ekim
Ankaragücü1 - 5Bursaspor

Manisaspor 2 - 1 Kasımpaşa

24 Ekim
Manisaspor  2 - 1 Kasımpaşa

23 Ekim 2010 Cumartesi

23 Şubat Ardahan Posof Kurtuluşu

23 Şubat Ardahan Posof Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

23 Şubat Ardahan Hanak Kurtuluşu

23 Şubat Ardahan Hanak Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

23 Şubat Ardahan Çıldır Kurtuluşu

23 Şubat Ardahan Çıldır Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

23 Şubat Ardahanın Kurtuluş Günü

23 Şubat Ardahan Kurtuluşu

Yorumlarınızı bekliyoruz.

22 Şubat Erzincan Tercan Kurtuluşu

22 Şubat Erzincan Tercan Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

21 Şubat Bayburt Kurtuluşu

21 Şubat Bayburt Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

20 Şubat Erzincan Çayırlı Kurtuluş Günü

20 Şubat Erzincan Çayırlı Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

17 Şubat Trabzon Akçaabat Kurtuluş Günü

17 Şubat Trabzon Akçaabat Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

17 Şubat Gümüşhane Kelkit Kurtuluş Günü

17 Şubat Gümüşhane Kelkit Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

15 Şubat Trabzon/Tosya Kurtuluş Günü

15 Şubat Trabzon/Tosya Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruzç

15 Şubat Gümüşhane Kurtuluş Günü

15 Şubat Gümüşhane Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı Bekliyoruz.

14 Şubat Gümüşhane/Torul Kurtuluş Günü

14 Şubat Gümüşhane/Torul Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

13 Şubat Giresun/Görele Kurtuluş Günü

13 Şubat Giresun/Görele Kurtuluş Günü


Yorumlarınızı bekliyoruz.

13 Şubat Erzincan/Merkez Kurtuluş Günü

13 Şubat Erzincan/Merkez Kurtuluş Günü

Yorumlarınızı bekliyoruz.

12 Şubat Kahramanmaraş’ın Kurtuluşu

12 Şubat Kahramanmaraş’ın Kurtuluşu

Halifeliğin Kaldırılmasının Nedenleri

Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924), son olarak Osmanlı Hanedanı elinde bulunan halifelik sıfatının, Türkiye Cumhuriyeti tarafından kaldırılması olayıdır. Devletin laikleştirilmesi yolunda yapılmış siyasi bir devrimdir.

Sebepleri

Halifeliğin birleştirici bir fonksiyonu olması gerekirken bu durum tarihte pratik olarak başarılamamıştır. Çoğu zaman birkaç yerde birden hilafet görülmüştü. Örneğin, Osmanlı’nın hilafetini bazı devletler tanımamış kendi halifeliklerini ilan etmişlerdir.

Osmanlı Devletinde Halifenin padişah olması teokratik bir yapıya yol açmıştır. Bu teokratik yapı 1 Kasım 1922′de Saltanatın kaldırılması ve cumhuriyetin ilanı ile kısmen son bulmuştu ama Yavuz Sultan Selim zamanından beri Osmanlı Devleti’ni bir din devleti haline getiren halifelik devam etmekteydi. Halife de bu durumdan istifade ederek cumhuriyet rejiminin karşısında ayrı bir kuvvetmiş görüntüsü verip, İstanbul’da devletten izinsiz resmi törenler düzenliyor, devlet bütçesinden kendisine ayrılan parayı az görüyordu. Halife “Halife-i Müslimin” ünvanından başka sıfat ve ünvanlar da taşıyor, sık sık Cumhuriyet hükümetinin talimatı dışına çıkıyordu.

Halifenin bu tutumu ve varlığı, devrime karşı olan eski düzen yanlılarını cesaretlendirdiği gibi, devrimler için de büyük bir engel teşkil etmekteydi. Bazı basın kuruluşları da halife yanlısı bir tutum sergilemeleri halifeliği rejim karşısında giderek tehlikeli bir güç haline getirmeye başlamıştı.

Tüm bu sebeplere ilave olarak halifeliğin sembolik bir makam ya da bir dini liderlik makamı olması gerekirken devlet karşısında siyasi bir güç olmaya başlaması, Türkiye Cumhuriyeti açısından ileride doğabilecek büyük sorunların habercisi niteliğindeydi.

En önemli sebep ise halife mevcut oldukça Türkiye Cumhuriyeti’nde yapılması zorunlu olan sosyal ve laik karakterdeki devrimlerin yapılamayacağı idi.
kaynak: sevgiadasi.com

Ceber Kalesi Nerede

ceber , ceber kalesi , ceber kalesi nerede , ceber kalesinin yeri , ceber kalesi türk mezarı
Ceber kalesi nerede ?
Suriye"nin kuzeyinde, Türkiye sınırına 100 kilometre kadar uzaklıkta eski bir kale harabesi. Osmanlı tarihçilerine göre Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Beyin büyük babası Süleyman Şahın, Fırat nehrini geçerken boğulduktan sonra gömüldüğü yerdir. Abdülhamit II. zamanında burada Süleyman Şaha ait olduğu söylenen türbe yeniden yapılmış, İkinci Dünya Savaşından sonra Suriyenin Osmanlı sınırları dışında kalması üzerine, 1921 yılında Fransızlarla imzalanan bir antlaşma ile (Ankara itilâfnamesi) Süleyman Şahın kabri, Türk toprağı olarak sayılmış ve burada Türk bayrağı çekmek hakkı tanınmıştır.


kaynak: bilgininadresi.net

Talaş Savaşı

Talaş Savaşı (751)

Göktürk Devleti'nin zayıflamasından yararlanan Çinliler Orta Asya'yı işgale başladılar. Bunun üzerine Türkler, Abbasilerden yardım istedi. 751 yılında Talas Irmağı kenarında Çinliler ve Abbasi Devleti arasında savaş oidu.

Başta Karluklar olmak üzere Türklerin Abbasileri desteklemesi sonucu Çinliler yenildi.

Talas Savaşının Sonuçları:

1.  Orta Asya'nın Çinlilieşmesi Önlenip İslâmlaşma süreci başladı.

2.  Türk-Arap yakınlaşması, Türklerin isiamiyete esirmelerine ortam hazırladı.

3. Talas Savaşı ile Türk-islâm tarihi başladı.

4.  Bu savaştan sonra kağıt Çin dışında da üretilmeye başlandı. (Semerkant'ta)

kaynak: forumlopedi.com

İllerimizin Kurtuluş Günleri

İllerimizin Kurtuluş Günleri

İç Anadolu Bölgesindeki İllerin Kurtuluş Günleri , karadeniz Bölgesindeki İllerin Kurtuluş Günleri , doğu anadolu Bölgesindeki İllerin Kurtuluş Günleri , ege Bölgesindeki İllerin Kurtuluş Günleri , akdeniz Bölgesindeki İllerin Kurtuluş Günleri
3 Ocak İçel
Melekler Mekanı - Kurtuluş Günleri 5 Ocak Adana
5 Ocak Adana/Ceyhan
5 Ocak İçel/Tarsus
7 Ocak Osmaniye
8 Ocak Hatey/Ezin
9 Ocak Hatay/Dörtyol
10 Ocak Bingöl/Kığı
12 Şubat Kahramanmaraş’ın Kurtuluşu
13 Şubat Erzincan/Merkez Kurtuluş Günü
13 Şubat Giresun/Görele Kurtuluş Günü
14 Şubat Gümüşhane/Torul Kurtuluş Günü
15 Şubat Gümüşhane Kurtuluş Günü
15 Şubat Trabzon/Tosya Kurtuluş GÜnü
17 Şubat Gümüşhane/Kelkit Kurtuluş Günü
17 Şubat Trabzon/Akçaabat Kurtuluş Günü
20 Şubat Erzincan/Çayırlı
21 Şubat Bayburt
22 Şubat Erzincan/Tercan
23 Şubat Ardahan
23 Şubat Ardahan/Çıldır
23 Şubat Ardahan/Hanak
23 Şubat Ardahan/Posof
24 Şubat Trabzon
24 Şubat Trabzon/Arsin
24 Şubat Trabzon/Yomra
25 Şubat Trabzon/Maçka
25 Şubat Erzurum/İspir
25 Şubat Trabzon/Araklı
26 Şubat Trabzon/Sürmene
27 Şubat Trabzon/Çaykara
28 Şubat Trabzon/Of
2 Mart Rize
3 Mart Erzurum/Aşkale
7 Mart Artvin/Borçka
7 Mart Adana/Kadirli
7 Mart Artvin
7 Mart Artin/Ardanuç
9 Mart Erzurum/Çat
9 Mart Rize/Çayeli
10 Mart Rize/Pazar
11 Mart Erzurum/Illıca
11 Mart Rize/Fındıklı
12 Mart Artvin/Ahravi
12 Mart Rize/Ardeşen
12 Mart Erzurum
13 Mart Erzurum/Pasinler
14 Mart Arvin/Hopa
14 Mart Erzurum/Hınıs
15 Mart Erzurum/Tekman
16 Mart Erzurum/Horasan
16 Mart Erzurum/Karayazı
18 Mart Erzurum/Narman
21 Mart Erzurum/Tortum
22 Mart Adana/Feke
25 Mart Erzurum/Oltu
27 Mart Artvin/Şavşat
28 Mart Erzurum/Olur
28 Mart Adana/Düziçi
31 Mart Muş/Varto
2 Haziran Adana/Kozan
18 Haziran Zonguldak/Ereğli
21 Haziran Kocaeli/Kandıra
21 Haziran Sakarya
21 Haziran Zonguldak
22 Haziran Sakarya/Sapanca
4 Temmuz Kocaeli/Karamürsel
5 Temmuz Hatay/İskendurun
5 Temmuz Hatay/Kırıkhan
8 Temmuz Hatay/Reyhan
8 Ağustos Bitlis/Merkez
27 Ağustos Afyon
30 Ağustos Manisa/Demirci
31 Ağustos Uşak/Sivaslı
1 Eylül Eskişehir/Seyitgazi
1 Eylül İzmir/Kiraz
1 Eylül Uşak
2 Eylül Eskişehir
2 Eylül Uşak/Karahallı
2 Eylül Uşak/Ulubey
3 Eylül Balıkesir/Dursunbey
3 Eylül Denizli/Güney
3 Eylül İzmir/Ödemiş
3 Eylül Kütahya/Emet
3 Eylül Kütahya/Tavşanlı
3 Eylül Manisa/Selendi
3 Eylül Uşak/Eşme
4 Eylül Balıkesir/Bigadiç
4 Eylül Bilecik
4 Eylül Bilecik/Bozöyük
4 Eylül Denizli/Buldan
4 Eylül İzmir/Bayındır
4 Eylül İzmir/Tire
4 Eylül Kütahya/Simav
4 Eylül Manisa/Kula
4 Eylül Manisa/Sarıgöl
5 Eylül Aydın/Kuyucak
5 Eylül Aydın/Nazilli
5 Eylül Aydın/Sultanhisar
5 Eylül Balıkesir/Sındırgı
5 Eylül Balıkesir/Susurluk
5 Eylül Bilecik/Pazaryeri
5 Eylül Manisa/Alaşehir
5 Eylül Manisa/Gördes
5 Eylül Manisa/Salihli
6 Eylül Aydın/Söke
6 Eylül Balıkesir
6 Eylül Balıkesir/Balya
6 Eylül Balıkesir/Gönen
6 Eylül Balıkesir/Savaştepe
6 Eylül Bursa/inegöl
6 Eylül Bursa/Yenişehir
6 Eylül Manisa/Akhisar
6 Eylül Manisa/Turgutlu
7 Eylül Aydın
7 Eylül Aydın/Germencik
7 Eylül Aydın/Kuşadası
7 Eylül Balıkesir/İvrindi
7 Eylül İzmir/Torbalı
7 Eylül Manisa/Saruhanlı
7 Eylül Manisa/Turgutlu
8 Eylül Balıkesir/Burhaniye
8 Eylül Balıkesir/Havran
8 Eylül İzmir/Kemalpaşa
8 Eylül İzmir/Selçuk
8 Eylül Manisa
9 Eylül Balıkesir/Edremit
9 Eylül İzmir
9 Eylül İzmir/Bornova
9 Eylül İzmir/Menemen
10 Eylül Bursa/Orhangazi
11 Eylül Bursa
11 Eylül Bursa/Gemlik
11 Eylül İzmir/Foça
11 Eylül İzmir/Seferihisar
12 Eylül Ankara/Haymana
12 Eylül Bursa/Mudanya
12 Eylül İzmir/Urla
12 Eylül Manisa/Kırkağaç
13 Eylül Manisa/Soma
14 Eylül Bursa/Karacabey
14 Eylül Balıkesir/Manyas
14 Eylül Bursa/Kemalpaşa
14 Eylül İzmir/Bergama
14 Eylül İzmir/Dikili
15 Eylül Balıkesir/Ayvalık
16 Eylül İzmir/Çeşme
17 Eylül Balıkesir/Bandırma
18 Eylül Balıkesir/Erdek
18 Eylül Çanakkale/Çan
18 Eylül İzmir/Karaburun
20 Eylül Çanakkale/Bozcaada
20 Eylül Eskişehir/Milhalıççık
20 Eylül Eskişehir/Sivrihisar
21 Eylül Çanakkale/Ayvacık
22 Eylül Afyon/Emirdağ
22 Eylül Çanakkale/Ezine
24 Eylül Afyon/Bolvadin
25 Eylül Çanakkale/Lapseki
29 Eylül Kars/Sarıkamış
30 Eylül Kars/Selim
30 Eylül Ardahan/Göle
5 Ekim İstanbul/Üsküdar
6 Ekim İstanbul
7 Ekim İstanbul/Şile
8 Ekim İstanbul/Çatalca
17 Ekim Çanakkale/Gökçeada
18 Ekim Adana/Saimbeyli
30 Ekim Kars
1 Kasım İstanbul/Silivri’nin kurtuluşu
Kasım Tekirdağ/Çorlu’nun kurtuluşu
1 Kasım Tekirdağ/Saray’ın kurtuluşu
1 Kasım Kırklareli/Vize’nin kurtuluşu
2 Kasım Tekirdağ/Muratlı kurtuluş günü
3 Kasım Kars/Arpaçay’ın kurtuluşu
3 Kasım Kars/Susuz’un kurtuluşu
8 Kasım Kırklareli/Lüleburgaz
8 Kasım Bursa/İznik
9 Kasım Kırklareli/Pınarhisar
9 Kasım Kırklareli/Babaeski
9 Kasım Kırklareli/Pehlivanköy
10 Kasım Kırklareli
11 Kasım Kırklareli/Kofçaz
11 Kasım Kırklareli/Demirköy
13 Kasım Tekirdağ kurtuluş günü
14 Kasım Iğdır/Aralık
14 Kasım Iğdır
14 Kasım Tekirdağ/Hayrabolu
14 Kasım Tekirdağ/Malkara
15 Kasım Gaziantep/Islahiye
15 Kasım Hatay/Hassa
17 Kasım Tekirdağ/Şarköy Kurtulus günü
18 Kasım Edirne/Uzunköprü kurtuluş günü
19 Kasım Edirne/Keşan
19 Kasım Edirne/Meriç
20 Kasım Bingöl/Kiği
20 Kasım Edirne/İpsala
21 Kasım Mardin
23 Kasım Edirne/Enez
23 Kasım Edirne/Havsa
25 Kasım Edirne
26 Kasım Çanakkale/Eceabat
26 Kasım Çanakkale/Gelibolu
27 Kasım Edirne/Lalapaşa
3 Aralık Mamure’nin kurtuluşu.
7 Aralık Kilis’in Kurtuluşu
17 Aralık Tunceli Pülümür’ün kurtuluşu
25 Aralık Gaziantep
18 Eylül 1922 Biga, Çan ve Erdek’in kurtuluşları
13 Ekim 1923 Ankara’nın Kurtuluşu

İç Anadolu Bölgesindeki İllerin Kurtuluş Günleri , karadeniz Bölgesindeki İllerin Kurtuluş Günleri , doğu anadolu Bölgesindeki İllerin Kurtuluş Günleri , ege Bölgesindeki İllerin Kurtuluş Günleri , akdeniz Bölgesindeki İllerin Kurtuluş Günleri
kaynak: meleklermekani.com

Kutadgu Bilig Özellikleri

Kutadgu Bilig Özellikleri



*Balasagunlu Yusuf Has Hacip tarafından, 1069-1070 yıllarında yazılmış ve Tabgaç Buğra Han'a sunulmuştur.

* İslamiyet'in etkisinde yazılan ilk eser olarak bilinir.

* Türk edebiyatında ilk siyasetname olarak bilinir.

* Kutadgu Bilig "mutluluk veren bilgi" anlamına gelir.

* Eser, aruz ölçüsü ve mesnevi nazım biçimiyle yazılmıştır.

* Eserde 73 bölüm, 6645 beyit ve 173 dörtlük vardır.

* Eser, İran edebiyatından "Şehname" örnek alınarak yazılmıştır; Şehname'nin aruz kalıbıyla yazılmıştır.

* Kutadgu Bilig sembolik öğeler taşıyan bir eserdir. Eserdeki dört şahsın her biri ayrı bir kavramı sembolize eder.

* Kün Togdı hakandır, adaleti sembolize eder; Ay Toldı onun veziridir, mutluluğu sembolize eder; Ögdülmiş vezirin oğludur, aklın sembolüdür; Odgurmış ise Ögdülmiş'in yakınıdır, yaşamın sonunu, ahireti sembolize eder.

* Eser konuşmalarla, tartışmalarla ve karşılıklı mektuplaşmalarla geliştirilir. Yazar, kahramanları aracılığıyla öğütler vermiş; idarecilik, dilin önemi, dünya yaşamı, iyilik etmek gibi konularda düşüncelerini ortaya koymuştur.



* Eserde o dönemdeki toplum yaşamında öne çıkan kişilerden de söz edilir.

* Kutadgu Bilig oldukça yalın bir dille yazılmıştır; eserde çok az sayıda yabancı sözcük kullanılmıştır.

kaynak:edebiyatforum.com

ikta sistemi nedir

İKTA NEDİR ?

Hazineye ait olan toprakların ordu ve devlet mensupları arasında bölüşülmüştür. Bunu karşılığında bu toprak sahipleri devlete gelirleri oranında asker yetiştirmektedirler.



İktanın Özellikleri :

İlk defa Nimamülmülk tarafından kuruldu.Maaş karşılığı komutan ve devlet adamlarına verilmektedir.İkta sahipleri bu toprak karşılığında asker yetiştirmektedirler.İkta sahipleri devlet hizmetinden arz edilirlerse iktaları ellerinden alınırdı.İkta sahipleri tespit edilmiş olan vergilerden fazlasını talep edemezlerdi. Halkın İkta sahiplerinden şikayet etme hakları bulunmaktaydı. İktalarını iki yıl üst üste işlemeyenlerden iktaları alınırdı. Toprak üzerinde çalışan halk devletin denetimindedir. Toprağı işleyen halk bunu geçici tapu ile işlerdi.Toprağı ekip biçen kişi ölünce, toprağı işleme hakkı erkek evladının olurdu.

kaynak: etutodasi.biz

Atatürkün Cumhuriyetten Sonra Yaptığı Yenilikler

Cumhuriyet'in ilanından yada Cumhuriyetten sonra yapılan yenilikler:

Siyasal Alanda Yapılan Yenilikler

# Saltanatın kaldırılması ( 1 Kasım 1922)

# Ankara’nın başkent olması (13 Ekim)

# Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)

# Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)

# Siyasi Partiler kuruldu. (Cumhuriyet Halk Fırkası, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Serbest Cumhuriyet Fırkası)

Hukuk Alanında Yapılan Yenilikler

# 20 Ocak 1921’de ilk anayasa Teşkilat-ı Esasiye ilan edildi.

# Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 anayasası ilan edildi.

# 17 Şubat 1926’da Medeni Kanun ilan edildi. İsviçre’den alındı.

- a) Birden fazla kadınla evlenme yasaklandı.

- b) Mirasta ve boşanmada kadın erkek eşitliği geldi.

# 8 Mayıs 1928’de Borçlar Kanunu –İsviçre’den

# 10 Mayıs 1928’de Ticaret Kanunu—Almanya’dan

# 1Temmuz 1928’de Ceza Kanunu – İtalya’dan alınarak ilan edildi.

Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan Yenilikler

# 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu ilan edildi. Eğitim öğretim laikleştirildi. Bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Medrese ve okul ikiliğine son verildi

# 1Kasım 1928’de Latin alfabesi kabul edildi.

# 15 Nisan 1931’de Türk Tarih Kurumu kuruldu.

# 12 Temmuz 1932’de Türk Dil Kurumu kuruldu.

# 1924’te Topkapı Sarayı müze haline getirildi. Aynı yıl Etnografya Müzesi ve Güzel Sanatlar Akademisi açıldı.

# 1933’te İstanbul Üniversitesi ve Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi açıldı.

Toplumsal Alanda Yapılan Yenilikler

# 25 Kasım 1925’de "Şapka Kanunu" çıkarıldı.

# 30 Kasım 1925’de tekke , zaviye ve türbeler çıkarılan bir kanunla kapatıldı.

# 1934 çıkarılan bir kanunla din görevlilerinin dini elbiselerle ibadet yerleri dışında dolaşmaları yasaklandı. En yetkili kişi hariç (Diyanet İşleri Başkanı ""gibi)

# 1925 Yılında Hicri ve Rumi takvimler kaldırılarak Miladi takvim kabul edildi.1 Ocak 1926’dan itibaren uygulamaya geçildi.

# 1931 Yılında bir kanunla Okka ,arşın vb. yöresel ölçü birimleri yerine Kilo, metre ve litre gibi ölçü birimleri kabul edildi.

# 1935 Yılında hafta sonu tatili Cuma’dan Pazar gününe alındı.

# 24 Haziran 1934’te Soyadı Kanunu kabul edildi.

# Türk Kadınına Siyasi Haklar Verildi:

- a) 30 Nisan 1930’da belediye seçimlerinde seçmen olma hakkı,

- b) 26 Ekim 1933’te muhtar seçme ve köy ihtiyar heyetine seçilme hakkı,

- c) 5 Aralık 1934’te milletvekili seçilme ve seçme hakkı verildi.

Ekonomik Alanda Yapılan Yenilikler

# 17 Şubat 1923'de "İzmir İktisat Kongresi" toplandı. Milli ekonominin hedefleri belirlendi. Yatırım yapacak şirketlere kolaylık sağlanacağı, milli bankanın kurulacağı, demiryolu yapımına önem verileceği,yerli malı kullanımı teşvik edileceği belirtilmiştir. Ayrıca kongrede "Misak-ı İktisadi" (Ekonomi Andı) ilan edildi. Buna göre ekonomik kararlar uygulanırken ekonomik bağımsızlığın titizlikle korunması kararlaştırıldı.

# Özel teşebbüsün yetersiz olmasından dolayı 1930’dan itibaren "Devletçi" bir ekonomi politikası uygulanmaya başlanmıştır.

# 1933 yılında "İlk Beş Yıllık Kalkınma Planı" hazırlandı ve başarıyla uygulandı.

Tarım Alanında Yapılan Yenilikler

# Köylünün durumunu düzeltmek için Aşar (Öşür) vergisi 1925’te kaldırıldı.

# Ziraat Bankasının verdiği kredi artırıldı.

# Çiftçinin tarımda makine , iyi tohum , gübre ve ilaç kullanımı teşvik edildi.

# Çiftçiye damızlık hayvan, tohum, fidan , borç para verildi.

# 1929’da "Tarım Kredi Kooperatifleri" kuruldu.

Sanayii Alanında Yapılan Yenilikler

# 1925’te "Sanayi ve Maadin Bankası" kuruldu (Yıpranmış Osmanlı tesislerini tamir etmek için.).

# 1927’de "Teşvik-i Sanayi Kanunu" çıkarıldı (Halk sanayiye teşvik edildi, ancak halkın gücü olmadığından "Devletçilik" politikası izlendi.).

# 1933’te "İlk Beş Yıllık Sanayi Planı" hazırlandı.

# 1933’te Sümerbank kuruldu.

# 1938'de "İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı" hazırlandı. Ancak 1939’da II. Dünya Savaşı’nın çıkması bu planın uygulanmasına engel olmuştur.

# Ülkedeki madenleri aramak için 1935’te Maden Tetkik Arama Enstitüsü (M.T.A) kuruldu. Madenleri işlemek içinde Etibank kuruldu.

# 1939’da Türkiye’nin ilk demir çelik fabrikası olan Karabük Demir-Çelik Fabrikası kuruldu.

Ticaret Alanında Yapılan Yenilikler

# 1924’te İş Bankası kuruldu (İş sahiplerine kredi vermek amacıyla kuruldu).

# 1 Temmuz 1926'da "Kabotaj Kanunu" çıkarıldı. Böylece Türk karasularında yolcu ve yük taşıma hakkı yalnızca Türk gemilerine verildi. Ayrıca Denizbank’ın kurulmasıyla denizcilik faaliyetleri artmıştır.

Bayındırlık Alanında Yapılan Yenilikler

# Demiryolları yabancı şirketlerin elinden alınarak devletleştirildi. Yeni demiryolları yapıldı. Cumhuriyetin ilanından 1938 yılına kadar 3360 km demiryolu yapılmıştır.

# Osmanlı Devleti’nden 18335 km kalan karayolu 1948 yılında 45000 km’ ye çıkmıştır.

# Denizcilik alanında Kabotaj Kanunu çıkarılmış ve yeni liman ve iskeleler yapılmıştır.
# Pek çok yeni şehir ve kasaba inşa edilerek modern bir görünüm almıştır.

kaynak turkcebilgi.com

Sakarya Savaşının Sebepleri ve Sonuçları Nelerdir

Sakarya Savaşının Sonuçları :

Eskişehir-Kütahya Muharebelerinde beklenenden daha hızlı bir şekilde ilerleyen Yunan ordusu lojistik sıkıntılar başladığı için Sakarya ırmağının batısında geçici olarak durmuş ve bir süre beklemeye başlamıştır.Bu bekleyiş sırasında Yunan ordusunun amacı son saldırıyı yapmak için İzmir limanından gelen lojistik yardımı almak ve Türk ordusunu ağır bir yenilgiye uğratarak Ankara’yı ele geçirmektir.bu sırada Türk ordusunun toparlanma ihtimalini de göze alan yunan ordusu yaklaşık 100 Km’lik geniş bir alana yayılarak Türk ordusunun gücünü bölmeyi amaçlamıştır.
14 Ağustosta yeniden ilerlemeye başlayan Yunan birlikleri Sakarya ırmağının doğusuna geçince Türk ordusuyla karşılaşmışlardır.
Sakarya savaşı bir ölüm kalım savaşı olarak nitelendirilebilir.Çünkü bu savaş kaybedilecek olursa Ankara işgal edilecek TBMM çok zor bir duruma düşecektir.Bu nedenle ordu komutanları Türk askerlerini yüreklendirmeye çalışmışlardır.Türk ordusu ile Yunan ordusu arasındaki güç dengesi Yunan ordusu lehine idi.Bu fark ancak Türk askerinin yiğitlik ve kahramanlığı ile kapatılabilirdi.Mustafa Kemal Paşa durumun önemini komutanlara çektiği telgraflarla anlatılmıştır.Bu muharebelerde Mustafa Kemal Paşanın uyguladığı harp taktiği çok dikkat çekicidir.Bu taktik Yunan generalleri tarafından çözülememiş ve Yunan ordusunun mağlup edilmesinde etkili olmuştur.Mustafa Kemal Paşanın komutanlara çektiği telgraftaki:”hattı müdafaa yoktur.Sathı müdafaa vardır.O satıh bütün vatandır” şeklindeki emri bu taktiği özetler niteliktedir.
Sakarya Muharebesi 22 gün 22 gece sürmüştür.Düşman saldırısını durdurmayı başaran Türk ordusu 11 Eylülde büyük bir karşı saldırı başlatarak 13 Eylülde yunan cephesinin bozularak dağılmasını sağlamıştır.Böylece Türk ordusu tam bir zafer kazanmıştır.Bu zafer TBMM’nin hem iç politikada hem de dış politikada otoritesini artırmıştır.
Sakarya meydan Muharebesinin sonuçları:
• Avrupalı devletler karşısında 1683’teki II.Viyana  kuşatmasından beri süregelen geri çekilme Sakarya zaferi ile sona ermiştir.
• Sakarya savaşı Türk ordusu adına Kurtuluş savaşındaki son savunma savaşı olmuştur.Türk ordusu bu savaştan sonra taarruza geçmiştir.
• Azerbaycan Gürcistan ve Ermenistan devletleriyle 13 Ekim 1921’de Kars antlaşması imzalanmış böylece Kafkas sınırımız kesinlik kazanmıştır.
• İtilaf devletleri arasındaki görüş ayrılıkları artmıştır.Bunun sonucu olarak Fransa ile 20 ekim 1921’de Ankara antlaşması imzalanmıştır.
• 22 Ekim 1921’de İngiltere ile “esir değişimi antlaşması” imzalanmıştır.uluslar arası eşitlik ilkesine uygun bir şekilde imzalanan bu antlaşmayla daha önce Malta’ya sürgün edilmiş olan Türk esirleri Anavatan’a dönmeleri sağlanmıştır.2 Ocak 1922’de Ukrayna ile “Dostluk” antlaşması imzalanmıştır.
• II.İnönü savaşı sonrasında başlayan İtalyan ordusunun Anadolu’dan çekilmesi Sakarya Muharebesinden sonra tamamlanmıştır.
• Mustafa kemal Paşaya TBMM tarafından Gazilik unvanı ile “mareşallik” rütbesi verilmiştir.
• Yunan ordusu itilaf devletlerinden aldığı desteği kaybetmiştir.
• İtilaf devletleri TBMM’ye barış yapma teklifinde bulunmuşlar fakat TBMM misak-ı milliye uymayan bu teklifi imzalamayı kabul etmemiştir.
• Sakarya savaşından sonra yaklaşık bir yıl boyunca yunan ordusuyla büyük bir savaş yapılmamıştır.Türk ordusu bu zaman dilimini çok iyi değerlendirerek tekalif-i Milliye emirlerini bütün yurt çapında uygulayarak ordunun taarruz gücüne kavuşmasını sağlamıştır.
• Yunan ordusu Sakarya savaşından sonra yeni bir saldırı yapmaktan vazgeçmiştir.Ele geçirmiş olduğu yerleri kaybetmemek amacıyla savunma önlemleri almaya başlamıştır.
Ankara antlaşması(20 Ekim 1921)
Güneydoğu Anadolu’da Kuvay-ı Milliye güçlerine karşı üstünlük sağlayamayan Fransa Sakarya savaşının Türk ordusu tarafından kazanılması üzerime TBMM ile Ankara antlaşmasını imzalamıştır.
Ankara antlaşmasını bazı maddeleri şunlardır:
• Bu antlaşma ile iki taraf arasındaki silahlı çatışmalar sona erecektir.
• İki tarafta karşılıklı olarak ellerindeki esirleri serbest bırakacaktır.
• Hatay(Antakya) ve İskenderun özerklik verilmesi koşuluyla Fransa yönetimindeki Suriye’ye bırakılacaktır.
Antlaşmanın Önemi:
• Güney cephesi kapanmıştır.Buradaki birlikler batı cephesine aktarılmıştır.
• Fransa TBMM’yi ve Misak-ı Milliyi tanıyan ilk itilaf devleti olmuştur.
• İtilaf devletleri arasındaki fikir ayrılıkları daha da artmıştır.Bu durum Anadolu’daki direniş gücünü artırmıştır.
• Hatay’ın Fransa yönetimindeki Suriye’ye bırakılmasıyla Misak-ı Milli’den ikinci taviz verilmiştir.
İtilaf Devletlerinin Barış Teklifleri
Türk ordusunun Sakarya Muharebesinde başarılı olması Yunanistan dışındaki diğer İtilaf devletlerini de tedirgin etmiştir.Türk ordusunun daha da üstün duruma geçmesi İtilaf devletlerinin yapmayı düşündüğü barış antlaşmasını tehlikeye düşürecekti.Bu nedenle İtilaf devletleri Türk ve Yunan Hükümetlerine ateşkes yapmaları teklifinde bulunmuştur.Bu teklif zaten zor durumda olan Yunan hükümeti tarafından hemen kabul edildi.Türk hükümeti ise tam bağımsızlığı sağlamak istediğini belirterek teklifi reddetmiştir.
TBMM’ye sunulan ateşkes önerisinde şu temel esaslar yer almıştı:
• Türk ve Yunan orduları arasındaki silahlı çatışmalar sona erecek ve iki taraf arasında tarafsız bir bölge oluşturulacak
• Türk ve Yunan birlikleri İtilaf devletlerinin kontrolüne verilecek
• Bu tarihten itibaren her iki ordu da asker ve silah alımını durduracak.
Bu maddeler TBMM’nin bağımsızlık düşüncesine aykırı olması ve asıl olarak TBMM’yi engellemesi nedeniyle kabul edilmemiştir.
Buna rağmen İtilaf devletleri 26 Mart 1922’de Paris’te yapılan bir toplantı sonunda TBMM’ye barış teklifi olarak bir metin sunmuşlardır.Fakat Sevr antlaşmasının hafifletilmiş şeklinden başka bir şey olmadığı görüldüğü için bu teklifler de reddedilmiştir.
Yapılan bütün görüşmeler İtilaf devletlerinin TBMM’nin daha da güçlenerek Misak-ı Milli sınırlarına ulaşmasını engellemeyi istediğini açıkça göstermiştir.Bu nedenle görüşmelere son verilerek Yunan ordusuna karşı yapılacak taarruz için hazırlıklara başlanmıştır.
Sebepleri: Yunanlıların Türk ordusunu yok edip Ankara’yı ele geçirmek istemeleri
Sonuçları
 Türk ordularının 1683 yılındaki II. Viyana yenilgisinden beri süregelen geri çekilişi sona erdi.
 Türk ordusunun son savunma savaşı oldu.
 Türk orduları saldırı gücüne ulaştı.
 Yunan ordularının saldırı gücü kırıldı, savunma yapmak zorunda bırakıldı.
 İtilaf Devletleri TBMM’ye ateşkes ve yeni barış önerileri sundu.
 Fransa ve İtalya işgal bölgelerinden çekildi.
 M. Kemal’e “mareşallik” rütbesi ve “gazilik” unvanı verildi.
 Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması, Fransa ile Ankara Antlaşması yapıldı.

Sakarya Meydan Savaşı’nı Takip Eden Siyasi Olaylar
Kars Antlaşması   (13 Ekim 1921):
TBMM Hükümeti ile Sovyet Rusya’ya bağlı Kafkas Cumhuriyetleri (Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan) arasında imzalandı. Antlaşmaya göre;
o Doğu sınırımız kesin olarak çizildi.
o Moskova Antlaşması Kafkas Cumhuriyetleri tarafından da benimsendi.
o Ardahan Türkiye’ye bırakıldı.
o Batum’un Gürcistan’da kalması kesinleşti (Misak-ı Milli’den ilk taviz).
NOT: 13 Ekim 1921’de Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan ile, 2 Ocak 1922’de Ukrayna ile dostluk antlaşmaları imzalandı.
Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921)
TBMM Hükümeti ile Fransa arasında imzalandı (Fransa, Güneydoğu Anadolu’da Türk direnişiyle karşılaşmış, insan ve prestij kaybına uğramış, daha fazla zarar görmeden Anadolu’dan çekilmek istemiş, I. ve II. İnönü Savaşları’ndan sonra Türk Hükümeti’nin başarılı olacağını biliyordu, Sakarya Savaşı’yla bu görüşleri pekişmiş, Ankara ile ilk anlaşan olup bazı avantajlar elde etmek istemiş).
Bu antlaşma ile;
o Türk-Fransız savaşı hukuki olarak sona erdirilmiş.
o Fransa işgal ettiği topraklardan İskenderun ve Antakya (Hatay) hariç çekilecek.
o Türkiye-Suriye sınırı Hatay dışında bugünkü durumunu almıştır.
o İskenderun ve Antakya’da özel bir yönetim kurulacak. Bölgede yaşayan Türklere geniş haklar verilecek. Hatay’da Türkçe resmi dil olarak kalacak, Türk parası geçerli olacak.
o Fransa Suriye’den çekilirse Hatay halkının kendi geleceğini kendisinin belirlemesi için halk oylamasına gidilmesine karar verildi.
o Caber Kalesi Türk bayrağı altında Türkiye’nin mülkü sayılacak.
NOT: Günümüzde Suriye sınırları içindeki Caber Kalesi, Türk sınırları dışında Türk bayrağının dalgalandığı, Türk toprağı sayılan tek topraktır.
Önemi:
o Hatay dışında Suriye sınırı çizildi.
o İtilaf cephesi parçalandı, İngiltere yalnız kaldı.
o Fransa TBMM Hükümetini ve Misak-ı Milli’yi tanıdı.
o Güney cephesindeki birlikler Batı’ya kaydırıldı.
o Hatay ve İskenderun özel bir statüye sahip olsa da (şimdilik kaydıyla) Misak-ı Milli’nin dışında kaldı.
NOT: Misak-ı Milli’yi ve yeni Türk devletini tanıyan ilk İtilaf Devleti Fransa’dır.

kaynak

İstanbulun Fethi Sebepleri Sonuçları



Fethin Sebepleri
İstanbul’un, Osmanlı Devleti’nin Anadolu ve Rumeli topraklarının ortasında yer alması Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü bozuyordu.
Bizanslılar, Osmanlı ordusunun İstanbul Boğazı üzerinden Rumeli’ye geçişlerini engelliyorlardı.
Bizanslılar, Anadolu Beyliklerini ve Osmanlı şehzadelerini taht kavgaları için kışkırtıyorlardı.
İstanbul, Asya’yı Avrupa’ya bağlayan kara ve deniz ticaret yolları üzerinde bulunuyordu. Ekonomik açıdan önemli bir konuma sahiptir.
Bizanslıların Osmanlı Devleti’ne karşı Haçlı Seferleri yapılmasını sağlamaları, devleti zor durumda bırakıyordu.
II. Mehmet’in, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hadisindeki müjdeye ulaşmak istemesidir.
İstanbul’un Fetih İçin Türklerin Yaptığı Hazırlıklar
Bizans’a Karadeniz’den gelebilecek yardımı önlemek için Anadolu Hisarı’nın (Güzelcehisar) karşısına Rumeli Hisarı (Boğazkesen) yaptırıldı.
Bizans’a ait Silivri ve Vize kaleleri alındı.
Surları yıkabilecek büyüklükte toplar döktürüldü (bu topların en büyüğüne “şahi” denirdi).
Surlara tırmanmak için tekerlekli kuleler yaptırıldı.
400 parçalık güçlü bir donanma oluşturuldu.
Balkan devletleriyle saldırmazlık antlaşması imzalandı, Balkan sınırına asker gönderildi.
Bizanslıların Fetih İçin Yaptığı Hazırlıklar
Surlar ve kaleler tamir edilerek buralara asker yerleştirildi.
Haliç’in ağzı eski gemiler ve zincirlerle kapatıldı.
Grejuva (Rum Ateşi) denilen silahların sayısı artırıldı.
Avrupa devletlerinden yardım istendi.
İstanbul’un Kuşatılması
Osmanlılar, büyük bir orduyla İstanbul’a gelerek şehri karadan ve denizden kuşattılar. Kuşatma sırasında II. Mehmet 72 parça gemiden oluşan donanmayı bir gecede karadan Haliç’e indirtti. 53 günlük bir kuşatmadan sonra 29 Mayıs 1453’te İstanbul fethedildi. Surlara Türk bayrağını ilk diken Ulubatlı Hasan oldu. Fatih Sultan Mehmet, Bizanslılara yaşantılarına önceden olduğu gibi devam edebilecekleri, din ve mezhep özgürlüklerine dokunulmayacağı konusunda güvence verdi.

Fethin Sonuçları
1. Türk Tarihi Açısından Sonuçları
Anadolu ve Rumeli arasındaki toprak bütünlüğü sağlandı.
Başkent Edirne’den İstanbul’a taşındı.
Osmanlı Devleti Kuruluş Dönemi’ni tamamladı, Yükselme Dönemi’ne geçti, imparatorluk aşamasına ulaştı.
Osmanlı Devleti’nin İslam dünyasındaki saygınlığı arttı.
Karadeniz ticareti Osmanlıların eline geçti.
II. Mehmet “Fatih” unvanını aldı.
Avrupalıların Türkleri Balkanlardan çıkarma umutları kalmadı. Osmanlıların Avrupa’daki ilerlemeleri kolaylaştı.
2. Dünya Tarihi Açısından İstanbul2un Fethinin Sonuçları
Asya ile Avrupa arasındaki önemli kara ve deniz ticaret yolları, İstanbul Boğazı ve Karadeniz ticaret yolu Osmanlıların denetimine geçti. Bu durum Avrupalıların Coğrafi Keşifleri başlatmalarında etkili oldu.
Bizans İmparatorluğu (Doğu Roma İmp.) yıkıldı.
İstanbul’dan kaçan bilginler İtalya’ya gitmişler, bu da Rönesans ve Reform hareketlerine zemin hazırladı.
Kale ve surların toplarla yıkılabileceği anlaşıldı, bu durum Avrupa’da feodalitenin (derebeyliğin) zayıflamasında ve krallıkların güçlenmesinde etkili oldu.
Venedik-Ceneviz ticare
ti olumsuz yönde etkilendi.Ortaçağ sona erdi, Yeniçağ başladı.



kaynak


SÜTÇÜ İMAM OLAYI


3l Ekim l9l9 Cuma. İkinci Fransız Kuvvetlerinin şehre girişinin ertesi günü. Bir başka ifade ile Fransız işgalinin başladığı ikinci gün. Fransız ve Ermeni askerleri birlik olup devriye geziyorlar, yolda-yolakta rastladıkları Türklere olmadık hakaretler ediyorlardı. Yani şehirdeki huzursuzluk had safhaya varmıştı. Bir grup Fransız- Ermeni devriyesi ikindi üzeri Uzunoluk Caddesinde kışlaya dönüyorlardı. O esnada Tarihi Uzunoluk Hamam'ın dan İki Müslüman Türk Kadınları çıkmışlardı. Askerler kadınlara yaklaşarak "Burası Tüklerin değildir. Burada artık bu şekilde gezemezsiniz" diyerek sarkıntılık yapmaya başlarlar. Olay yerine ilk yetişen Çakmakçı Sait isimli genç, mütecaviz askerlere karşı koymaya çalışır ise de gözü dönmüş düşman kurşununa hedef olarak ağır şekilde yaralanır. İşte tam o esnada Hamam'ın karşısındaki Sütçü dükkanında olayı seyreden Sütçü İmam, tabancasını çekerek olaya müdahale eder. "Durun bire densizler. Yaptıklarınız yetti artık. Bugün namus günüdür." deyip silahını ateşler. Bir işgalci askeri öldürür, ikisini de ağır biçimde yaralar. Türk Milletinin namus ve şerefine uzanmak istenen menfur eli daha orada kırıverir. Bu kurşun, aynı zamanda, Türk İstiklal Mücadelesininde ilk kıvılcımı, ilk müjdecisi olur. Ertesi gün Sütçü İmam, Fransız ve Ermeni askerleri tarafından ev ev aranır, ancak bulunamaz. Bu durum işgal güçlerini oldukça kızdırır. 1 Kasım l9l9 günü Şeyhadil Mahallesinde Sütçü İmam'ın dayısınınoğlu Tiyeklioğlu Kadir'i yakalayıp, ellerini ve ayaklarını arkadan bağlayarak kulaklarını, burnunu kesmek suretiyle hunharca Şehit ederler. Cesedini de ipreti alem olsun diye bir tabut içerisine koyarak , Hükümet konağı önünde halka teşhir ederler.
BAYRAK HADİSESİ
27 Kasım l9l9 gecesi Ermenilerin ileri gelenlerinden Hırlakyan'ın evinde işgal komutanının şerefine bir balo tertiplenir. Baloda komutanın dansa davet ettiği genç ermeni kızı "Sizinle dans etmekten mazurum. Çünkü kendimi esarette hissediyorum Kalede Türk Bayrağı dalgalandığı sürece, sizinle dans edemem! " diyerek teklifini reddeder. Bunun üzerine askerlerine derhal emir veren komutan, Kaledeki Türk Bayrağını indirtir. 28 Kasım l9l9 Cuma günü Maraş'ın kara sabahıdır. Yatağından kalkan Maraş'lılar, asırlardan beri Kale burcunda dalgalanan Şanlı Bayraklarını göremezler. Bu olay şehri infiale sürükler. Savcı-Avukat Mehmet Ali Kısakürek derhal kaleme sarılarak "Alem-i İslam'a Hitap" beyannamesini yazarak şehrin muhtelif yerlerine dağıttırır. Halkı, Bayrağın indirilmesine tepki göstermeye davet eder. Bir Milletinin İstiklaline son verilmesi anlamına gelen Bayrağının indirilmesi karşısında Maraşlılar sessiz kalmazlar ve cuma namazı vakti Ulu Camii'ye halk toplanır. Ezan okunduktan sonra, camide toplanan halk "Bayraksız namaz kılınmaz" diye bağırır. O esnada Cami İmamı "Aziz Cemaat, Kalesinde düşman bayrağı dalgalanan bir Millet hürriyet'ini kaybetmiş sayılır. Hürriyet olmayan bir yerde cuma namazı kılmak caiz değildir." dağıtılan beyannamenin doğru olduğunu tastik eder. Bunun üzerine Maraşlılar topluca Kale'ye hücum ederek, indirilen Bayrağı yeniden Kale burçlarına diker ve cuma namazı orada eda edilir.



kaynak:

sütçü imam , sütçü imam olayı , bayrak meselesi , sütçü imam olayı nasıl oldu , kahramanmaraş

Kuvayi Milliye


Kuva-i Milliye Hareketi'nin Başlaması ve Batı Cephesinin Oluşması



1. KUVA-YI MİLLİYE HAREKETİ

I. KUVA-İ MİLLİYE HAREKETİNİN BAŞLAMASI VE BATI CEPHESİNİN OLUŞMASI

Kuva-i Milliye; Yurdun işgali karşısında çeşitli yörelerde ortaya çıkan milli direniş örgütlerine Kuva-i Milliye (Ulusal Kuvvetler) denir. Kuvayi Milliye, Kurtuluş Savaşı'nın ilk savunma kuruluşudur.
İlk Kuva-i Milliye kıvılcımı(ilk silahlı direniş) Güney Cephesi'nde Dörtyol'da 19 Aralık 1918’de Fransızlara karşı başlamıştır. Bunun en önemli nedeni, Fransızların işgallerine Ermenileri ortak etmeleridir.
İkinci etkili silahlı direniş hareketi(Örgütlü ilk Kuva-i Milliye hareketi) İzmir'in işgalinden sonra; Kuva-i Milliye hareketini, yurtsever bazı subaylar halkı örgütleyerek Ege Bölgesi'nde resmen başlatmışlardır. Batı Anadolu'daki Kuvay–i Milliye birlikleri düzenli ordu kuruluncaya kadar geçen sürede Yunan birliklerine karşı vur kaç taktiği ile savaşmıştır. Batı Anadolu'daki Kuvay–i Milliye birlikleri düzenli ordu kuruluncaya kadar geçen sürede Yunan birliklerine karşı vur kaç taktiği ile savaşmıştır. Güney Cephesinde (Adana, Maraş, Antep ve Urfa) Kurtuluş Savaşını düzenli ve disiplinli Kuva–i Milliye birlikleri yapmıştır.

Kuva-i Milliye'nin Ortaya Çıkmasının Nedenleri
1) Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması
2) Mondros Ateşkes Anlaşması uyarınca Türk ordusunun terhis edilmesi
3) İtilaf Devletleri’nin Mondros Ateşkes Anlaşması’nın hükümlerini tek taraflı uygulayarak savunmasız kalan Anadolu’yu yer yer işgal etmeleri
4) İşgalcilerin halka zulmetmesi
5) Osmanlı hükümetlerinin Türk halkının can ve mal güvenliğini koruyamaması ve bir şeyler yapmayışı,
6) Halkın milliyetçi bilince sahip olması.

Kuva-i Milliye'nin Sağladığı Faydalar ve Özellikleri
1. Milli Mücadele’nin ilk silahlı direniş gücü olmuşlardır.
2. Mondros Ateşkes antlaşması’ndan sonra Anadolu’nun işgali üzerine başlayan bölgesel hareketlerdir.
3. Kuvay-ı Milliye birlikleri arasında ilişki az olup, kendi bölgelerini kurtarmaya çalışmışlardır. Tek bir merkeze bağlı değillerdir.
4. Mondros Ateşkes Antlaşması ile terhis edilen askerler de bu harekete katılmışlardır.
5. İşgalci güçlere ve azınlıklara büyük zararlar vermiştir.
6. Düşmanın ilerlemesi yavaşlatmıştır. Yunan ordularının Anadolu’da rahatça ilerlemelerini engellemişlerdir. Türk köylerini Rum ve Ermeni çetelerin saldırılarına karşı korumuşlardır.
7. Halka moral vermiş ve ulusal bilincin gelişmesine katkı sağlamıştır.
8. Düzenli ordu kuruluncaya kadar halkı korumuştur.
9. TBMM'ye karşı başlayan iç ayaklanmaların bastırılmasında çok önemli fayda sağlamıştır.
10. Kurtuluş Savaşı'nın örgütlenmesi için zaman kazandırmıştır.
11. Düzenli ordunun kurulması ve teşkilatlanması ortam oluşturmuştur.
12. Kuvay-ı Milliye, düzenli ordular kuruluncaya kadar TBMM'ye zaman kazandırmış ve ülkede TBMM'nin hâkim ve tek güç haline gelmesine ortam hazırlamıştır.
13. Kuva-yı Milliye daha sonra kaldırılarak Düzenli Ordu kurulmuştur (8 Ekim 1920).

Kuva-yı Milliye'nin Kaldırılmasının Nedenleri
1. Askerlik tekniğini yeteri kadar iyi bilmemeleri, dağınık, düzensiz olarak mücadele etmeleri.
2. Düzenli düşman ordularını durduracak güçten yoksun olmaları.
3. TBMM'nin aldığı bazı kararlara karşı gelmeleri.
4. İşgalleri kesin olarak durduramamaları
5. Hukuk devleti anlayışına ters davranarak suçlu gördükleri üyelerini kendileri cezalandırmaları
6. İhtiyaçlarının karşılanmasında zaman zaman halka baskı yapmaları
7. Anadolu’nun kesin olarak işgallerden kurtarılmak istenmesi
Düzenli orduya geçildiği sırada bazı Kuvayi Milliyeciler isyan etmiştir. Demirci Mehmet Efe İsyanı I.İnönü Savaşı'ndan önce, Çerkez Ethem İsyanı ise I.İnönü Savaşı'ndan sonra bastırılmıştır.

2. BATI CEPHESİNİN OLUŞMASI
Batı Anadolu'da ilk direniş, Yunanlıların itilaf devletlerinin desteğiyle İzmir’i 15 Mayıs 1919'da işgal etmesiyle başlar.
1. Ayvalık Cephesi: Bu cephe İzmir’de bulunan Yunan kuvvetlerinin çevreye yayılması sonucu Yarbay Alı Bey'in (Çetinkaya) kararı ile kurulmuştur. İzmir’i işgallerden bu yana hiçbir direnişle karşılaşmayan Yunanlılar, Ayvalık'ta büyük bir tepkiyle karşılaştılar. Bu cephenin olumlu sonuç vermesi obur cephelerin kurulmasına neden olmuştur
2. Bergama-Soma Cephesi: Yunan kuvvetlen 1919 yılı ortalarında Akhisar, Tire, Ödemiş ve Menemen’i alarak Bergama'ya yöneldiler. Ayvalık komutanı Alı Bey Bergama'da Yunanlıların üzerine yürüyerek onları geri püskürttü. Bu başarı Yunanlıların Nazilli'den çekilmelerine neden oldu. Kırkağaçlı Emin Bey tarafından bu cephe kuruldu. Bu cephe daha sonra Balıkesir’de bulunan 61.Tümen’e bağlandı. Yunan kuvvetlen ikinci defa Bergama'yı işgal ettilerse de Tümen Komutanı Albay Kazım Bey Bergama ve Soma cephelerini yeniden açarak Yunanlılarla mücadeleye devam etmiş, bu cephenin fiili idaresi ile meşgul olmuştur.
3. Akhisar Cephesi: Manisali Karaosmanzade Halit Paşa’nın Rum çeteleri tarafından öldürülmesi ile kurulmuştur.
4. Salihli Cephesi: Yunanlıların Kasaba ve Ödemiş’i almak için harekete geçmeleri, Ahmetli istasyonunu almaları, Salihli ve Alaşehir halkını harekete geçirerek bu cephenin kurulmasına sebep olmuştur. Salihli'de yaşayan Halil Efenin girişimleri sonucu kuruldu. Yunan ordusu işgal ettiği Ahmetli istasyonundan gen püskürtüldü. Bu cephenin komutanlığını Çerkez Ethem yapmıştır. Çerkez Ethem ‘in oluşturduğu birlik “ Kuvay-i Seyyare” adı ile bölgede Yunanlıların ilerlemesine engel olmuştur.
5. Aydın ve Nazilli Cepheleri: 28 Mayıs 1919’da Aydın’ın işgali ve düşmanın Nazilli’ye ilerlemesi üzerine Yörük Ali Efe, Binbaşı Hakkı bey topçu kuvvetleri, Denizli Milli Kuvvetlerin katılımı ile 175.Alay komutanı Hacı Şükrü Beyin idaresinde oluşturulmuştur. Yörük Ali Efe, Demirci Mehmet Efe, Danişmentli İsmail Efe milli kuvvetlerin başında düşmana karşı çarpıştılar.

Batıdaki Yerel Cephelerin Kurtuluş Savaşı'ndaki Yeri
Yerel cephelerdeki direnişler Yunan işgaline karşı başlatılan ilk halk savaşlarıdır. Bu savaşlarda oluşturulan ordu birlikleri yanında bütün sivil halk yer almıştır Bu cephelerdeki savaşlar boyunca yapılan bütün masraflar bölge halkı tarafından karşılanmıştır. Batı Anadolu'da faaliyete geçen milli derneklerin girişimleri sonucu batıdaki Yunan zulmü ve katliamları dünyaya duyurulmuştur.
Düşmana karşı direnmenin giderek artması, bazı bölgelerde zafer sayılabilecek başarıların kazanılması, ulusal bilincin güçlenmesine yardımcı olmuştur. 1919 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında Balıkesir ve Alaşehir ‘de toplanan Milli kongrelerle Batı Anadolu’daki Kuvayi Milliye birliklerinin insan ve malzeme açısından desteklenmesine ve ortak bir cephe oluşturulmasına çalışılmıştır.
Sivas Kongresi'nden sonra;
Tüm yurttaki Kuva-i Milliye güçlerinin desteklenmesi kararı alınmış,
Batı Cephesi Kuva-i Milliye komutanlığına Ali Fuat Cebesoy atanmıştır.
Ali Fuat Paşa, Gediz Taarruzu'nda başarılı olamamış ve Yunan orduları Dumlupınar'a kadar ilerlemiştir. Çerkez Ethem'in baskıları ve Ali Fuat Paşa'nın etkisiz olması nedeniyle Ali Fuat Paşa Moskova Büyükelçiliği'ne atanmıştır.
Batı Cephesi ikiye ayrılmıştır. Albay İsmet Bey Batı Bölümü'ne, Albay Refet Bey ise Güney Bölümü'ne atanmıştır.
Yunan taarruzu karşısında Kuva-yı Milliye başarılı olamamıştır
Ordudan firarlar başlamış, İstiklal Mahkemeleri’nin çalışmaları ile firarlar sona erdirilmiştir. Düzenli ordunun kurulması ile Kuva-yı Milliye tamamen ortadan kaldırılmıştır (8 Ekim 1920).

kaynak: bakterim.net

Vatan Sevgisi ile İlgili Sözler

Vatan Sevgisi ile İlgili Sözler

vatan sevgisi

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
Mithat Cemal Kuntay

• Benden eğerimi isteyiniz vereyim, atımı isteyiniz vereyim. Fakat vatanımdan hiç kimse bir karış toprak istemesin veremem.
Mete Han

• Bir memleketin saha bakımdan büyüklüğü onun gerçek büyüklüğünü ifade etmez ve bir milleti millet yapan arazisi değildir.
Thomas Henry Huxley

• Eğer vatan tehlikede ise, her şey vatana aittir.
George Jacques Danton

• İnsan vatanını sever, çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı vatan sayesinde kaimdir.
Namık Kemal

• Türklerden başka dini ve vatanı uğruna canını vermeye hazır asker görmedim.
Hamilton

• Vatan aşkını artırmak için en emin yol, bir müddet yabancı bir memlekette kalmaktır.
William Shenstone

• Vatan bir milletin evidir.
Ahmet Mithat

• Vatan için katlanılan ölüm kadar tatlı ve şerefli bir ölüm var mıdır?
Horatius

• Vatan için ölmek de var, fakat borcun yaşamaktır.
Tevfik Fikret

• Vatan için yaşamak, vatanın terakki ve tealisine çalışmak da vatan için ölmek kadar şereflidir.
Gerigori Petrof

• Vatan sevgisi ahlakta iyiliği, ahlakta iyilik de vatan sevgisini meydana getirir.
Montesquieu

• Vatan sevgisi imandan gelir.
Hz. Muhammed

• Vatan sıhhate benzer, değeri kaybedilince anlaşılır.
Süleyman Nazif

• Vatan, çalışkan insanların omuzları üstünde yükselir.
Tevfik Fikret

• Vatana olan borcunu ödemeden ölen insan bedbahttır.
J. Fletcher

• Vatanı için ölmüş bir insan mesut insandır.
Virgilius

• Vatanımızı sevelim; orası babalarımızın da ülkesidir.
Schiller

• Vatanına sadakatle hizmet edenin atalara ihtiyacı yoktur.
Voltaire

• Vatanında ölmeyen iki kere ölür.
İ. Habib Sevük



kaynak: bakterim.net

Dede Korkut ve Dede Korkut Hikayeleri

Dede Korkut Biyografisi:

Dede Korkut destanların ilk anlatıcısıdır. Dede Korkut, hikâyelerinde veli bir kişi olarak ortaya çıkar. Oğuzlar önemli meseleleri ona danışırlar. Keramet sahibi olduğuna inanılır. Gelecekten haberler verdiği söylenir. Ozan ve kamdır. Oğuzname’de, Dede Korkut’un 295 yıl yaşadığı ve peygamber Muhammed’e elçi olarak gönderildiği anlatılmaktadır. Oğuz Han’a vezirlik yapmış olduğu da bilinir. Kopuz çalıp, hikmetli sözler söyler. dede korkutKopuzuna da kendine duyulduğu gibi saygı duyulur. Bazı rivayetlerde ise İshak Peygamberin soyundan olduğunu söyler. 9 ila 11. yüzyıllarda Türkistan'ın Aral gölü bölgesinde Sir-Derya nehrinin Aral Gölüne döküldüğü yerde doğduğu, Ürgeç Dede adında bir oğlu olduğu ve bu bölgelerde hüküm süren Türk hakanlarına danışmanlık yaptığı destanlarından anlaşılmaktadır.570-632 yılları arasında (Hz. Muhammed zamanında) yaşadığı da rivayet edilir. Kıpçakların Oğuz Türkleriyle yaptığı mücadeleler Dede Korkut Hikayeleri'nin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.Dede Korkut hikayelerinden hep olay bittikten sonra çıkar bir destan söyler ve dua eder.
Dede Korkut hikâyeleri (Hakaniye Türkçesi:Kitab-ı Dedem Korkut Alâ Lisan-ı Tâife-i Oğuzhan), Oğuz Türklerinin en bilinen epik destanlarındandır. Bu türün ilk örnekleri 15-16. yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Dede Korkut Kitabındaki hikâyeler tarih boyunca dilden dile, anlatıcıdan anlatıcıya aktarılan bir sözlü gelenek ürünüdür. Bu süreç içerisinde değişikliklere uğrayan hikâyeler 16. yüzyılda yazıya geçirilmişlerdir.Eserde nazım ve nesir bir arada verilmiştir.
                                                                                                resim bayburt.org dan alıntıdır.

kaynak:  vikipedi

Fetret Devri

Fetret Devri, Bunalım Devri veya Fasıla-i Saltanat, Osmanlı Devleti'nde Yıldırım Bayezid'in 1402'de Ankara Savaşı'nda, Timur İmparatorluğu'nun kurucusu olan Timur'a yenilip esir düşmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Yıldırım Bayezid'in dört oğulu arasındaki taht kavgaları nedeniyle 1402'den 1413'e kadar süren kargaşa dönemidir. Fetret Devri'nde birbirleriyle taht mücadelesine giren Yıldırım Bayezid'in oğulları Emir Süleyman, İsa Çelebi, Musa Çelebi, Çelebi Mehmet'dir. Bu dönemde bu rakiplerin yaptıklarının ayrı ayrı tematik olarak incelenmesi ile Fetret Devri'nin karmaşık gelişmelerini biraz daha anlaşılır hale getirmek imkânı vardır.


kaynak ve devamı

2. MAHMUT DÖNEMİ VE ISLAHATLARI

II.MAHMUT DÖNEMİ VE ISLAHATLARI
TAHTA GEÇİŞİ
İyi bir eğitim görmüş olan III. Selim bu barış döneminden faydalanarak, devlet içinde, özellikle askerî alanda, ıslahatlar yapmak istiyordu. Bu maksatla, Nizâm-ı Cedit adı verilen ilk ıslahat hareketiyle, yeni bir ordu kurdu(1793). Yeniçeri Ocağı'nı kaldıramayacağını bildiğinden, öncelikle Nizâm-ı Cedid denilen bu orduyu batılı tarzda düzenleyip, başarısını kanıtlamak gerekliydi. Ancak bundan sonra Yeniçeri Ocağı lağvedilebilirdi. Fakat kendileri aleyhine ortaya çıkan gelişmelerden endişe duyan Yeniçeriler, bazı devlet adamlarını da yanlarına çekerek yeniliklere karşı çıktılar ve isyan ettiler. Üstelik bu arada Napolyon Bonapart, bir orduyla Mısır'ı işgale başlamıştı (1798). Osmanlılar, Rusya, İngiltere ve Sicilya'nın da menfaatlerine dokunan Fransız işgaline karşı harekete geçti. Ehramlar savaşıyla, Mısır'ı ele geçirip, kuzeye yönelen Bonapart, Akka'da Osmanlı savunmasını gedemedi (1799). Kuşatmayı kaldıran Napolyon geri dönerken, yerine bıraktığı ordu komutanları da mağlûp edildiler. Neticede Fransızlar Mısır'ı terk etmek zorunda kaldı(1801). Fransa'yı barışa zorlayan önemli bir sebeplerden birisi de, Akdeniz'de Rus ve Türk donanmalarının iş birliği yapmaları, İngiltere'nin Fransız savaş ve ticaret gemilerini taciz etmesiydi. Fransa'nın Akdeniz ve Orta Doğu'daki ticarî menfaatlerinin zedelenmesi onları barışa zorlamaktaydı.
1802'de imzalanan anlaşmayla Fransa bölgede yine ticaret yapma güvencesi almış ve kapitülâsyon hakkını elde etmiştir. Bu olayı bahane ederek Akdeniz'e inen Rus donanması, Osmanlı donanmasıyla birlikte Fransa'nın elindeki bazı adaları ele geçirmiş idi. Fakat halk, ebedî düşman olarak gördüğü Rusya ile iş birliği yapılmasına büyük tepki göstermiş ve bunun sonunda III. Selim'e ve ıslahatlarına karşı cephe genişlemişti. Üstelik Napolyon'un, Orta Doğu'da Araplara yönelik propagandasının da etkisiyle bölgede bazı isyanlar çıkmıştı. Böylece Bulgaristan ve Sırbistan'da çıkan isyanlara bir de Suriye'de ve Hicaz'da çıkan isyanlar eklenmiş oluyordu. Vehhabiler ayaklanarak, 1803-1804'te Mekke ve Medine'yi ele geçirmişlerdi. Osmanlıların tekrar Fransa ile yakınlaşmaları, İngiliz ve Rusları harekete geçirmiş ve sonunda Rusya Eflak ve Boğdan'ı işgal etmişti. Bu savaş sürerken Nizâm-ı Cedit'in Rumeli''ye de kaydırılmasından memnun olmayan isyancılar Şehzade Mustafa'nın tahrik ve teşvikiyle birleşerek İkinci Edirne Vaka’sı denilen büyük bir ayaklanma başlatmışlardı (1806). Neticede İstanbul'da patlak veren Kabakçı Mustafa İsyanı III. Selim'in sonunu hazırladı. Saraya giren isyancılar III. Selim'i tahttan indirerek yerine IV. Mustafa'yı tahta geçirdiler (29 Mayıs 1807). Nizâm-ı Cedid lağvedildi. Fakat III.Selim'e bağlı olan Rusçuk bayraktarı Mustafa, yenilik taraftarlarıyla birleşerek, karşı darbede bulundu. Amacı III. Selim'i yeniden tahta çıkarmaktı. IV. Mustafa'nın, sabık padişahı öldürttüğünün öğrenilmesi üzerine, kardeşi II.Mahmut başa geçirildi (28 Temmuz 1808).
Alemdar Mustafa Paşa sadareti üslenerek, III. Selim'in başlattığı ıslahatları devam ettirmeye çalıştı. Nizâm-ı Cedit'i,Sekbân-ı Cedit adı ile yeniden canlandırdı. Ancak ulemayı ve yeniçerileri memnun edemeyen Alemdar Mustafa Paşa, 1809'da çıkan bir isyanda öldü.
· Alemdar Mustafa Paşa, III.Selim’in tahttan indirilip öldürülmesini kabul edememiş ve isyan etmiştir.
· IV.Mustafa tahttan indirilmiş ve II.Mahmut tahta geçmiştir.
· Alemdar Mustafa Paşa, sadrazam olmuştur.
· Alemdar Mustafa Paşa Nizam-ı Cedid Ocağı’nın yerine Sekban-ı Cedid Ocağı’nı kurmuştur.
· Ayanlarla Sened-i İttifak imzalanmıştır (1808).
Not: Sened-i İttifak Osmanlı'da padişahın yetkilerini kısıtlayan ilk belgedir ve Osmanlı'da ilk demokratikleşme hareketidir. Bu yönüyle Magna Carta'ya (1215) benzer.


II.MAHMUT DÖNEMİ
II.Mahmut dönemini genel olarak ikiye ayırabiliriz.

Genel olarak II.Mahmut zamanında yapılan ıslahatları sıralayacak olursak;
İdari Alanda Yapılan Islahatlar
· Divan Teşkilatı kaldırılmış, yerine nazırlıklar kurulmuştur.
· Tımar sistemi kaldırılmıştır.
· Devlet memurlarına maaş bağlanmıştır.
· Memurlara fes, ceket ve pantolon giyme mecburiyeti getirilmiştir.
· Memurlar, dahiliye ve hariciye diye ikiye ayrılmıştır
· Memurların yargılanması için Dar-ı Şura-yı Bab-ı Ali adında bir mahkeme kurulmuştur.
· Müsadere sistemi kaldırılmış, mülkiyet hakkı tanınmıştır.
· Osmanlı'da ilk kez posta teşkilatı kurulmuştur.
· Askeri işleri düzenlemek amacıyla Askeri Şura oluşturulmuştur.
· İlk kez askeri amaçlı nüfus sayımı yapılmıştır.
· Taşra Teşkilatı eyalet, liva ve kazalar olarak düzenlenmiştir. İller, merkeze bağlanmıştır.
· Mahalle ve köylere muhtarlar atanmış, ayanların etkisi kırılmaya çalışılmıştır.
Askeri Alanda Yapılan Islahatlar
· Alemdar Mustafa Paşa, Nizam-ı Cedid Ocağı’nın yerine Sekban-ı Cedid Ocağı’nı kurmuştur.
· II.Mahmut, Sekban-ı Cedid Ocağı’nı kaldırmış, yerine Avrupa tarzında Eşkinci Ocağı’nı kurmuştur.
· II.Mahmut, halkın desteği ile Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmıştır (1826). Bu olaya Vaka-i Hayriye denir. Böylece:
Islahatların önündeki en büyük engel kalkmıştır.
Halkta yeniçerilere karşı düşmanlık başlamıştır.
Yeniçeri mezarları tahrip edilmiştir.
Mehter yasaklanmıştır.
Padişah yönetime egemen olmuştur.
Yeniçeri Ocağı’nın yerine Avrupa tarzında Asakir-i Mansure-i Muhammediyye adı ile yeni bir ordu oluşturmuştur.
Ekonomi Alanında Yapılan Islahatlar
· Özel sektör teşvik edilmiştir.
· Yerli malı kullanılması teşvik edilmiştir.
· Müslüman tüccarlara gümrük kolaylığı sağlanmıştır.
· Balta Limanı antlaşması ile İngiltere ve Fransa’ya büyük ekonomik tavizler verilmiştir.

Eğitim - Kültür Alanında Yapılan Islahatlar
· İlköğretim zorunlu hale getirilmiştir.
· Avrupa tarzında eğitim verecek okullar açılmıştır (Mekteb-i Tıbbiye, Mekteb-i Adliye vb.).
· Avrupa’ya ilk kez öğrenciler gönderilmiştir.
· Takvim-i Vakayi adlı ilk resmi gazete çıkarılmıştır.
· Avrupa tarzı müzikler serbest bırakılmıştır.
· İlk kez karantina sistemi uygulanmıştır.
· Padişah, resmini devlet dairelerine astırmıştır.
· II.Mahmut yurdu tanımak için yurt gezilerine çıkmıştır.

II.MAHMUT DÖNEMİ (1808-1839)

SIRP İSYANI (1804)
Sebepleri:
1)- Fransız İhtilalinin Milliyetçilik, bağımsızlık ve hürriyet gibi fikirlerinin Sırplar üzerinde etkili olması
2)- Savaşların Sırbistan toprakları üzerinde geçmesi ve bu savaşlar sırasında Sırbistan'ın sık sık
el değiştirmesi
3)- Sırbistan'daki Yeniçerilerin olumsuz davranışları
4)- Rusya’nın kışkırtması
İsyan:
Bu sebeplerden dolayı 1804'de KARA YORGİ liderliğinde Sırplar ayaklandı.
NOT: Osmanlı Devletinde "Milliyetçilik" akımı neticesinde ayaklanan ilk topluluk SIRPLAR'dır.
Sırplarla İlgili Antlaşmalar:
1)- 1806-1812 Osmanlı Rus Savaşı sonucunda Ruslarla imzalanan BÜKREŞ ANTLAŞMASI'nda Sırplara bazı haklar verildi.
2)- 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda Ruslarla imzalanan EDİRNE ANTLAŞMASI'nda Sırplara özerklik verildi.
3)- 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda imzalanan Ayestefanos ve BERLİN ANTLAŞMASI'nda Sırbistan bağımsızlığına kavuştu.

1806-1812 OSMANLI-RUS SAVAŞI:
Sebepler:
1)- Rusların Sırp isyanını desteklemesi ve Balkan Milletlerini kışkırtması.
2)- Rusya'nın Eflak-Boğdan'ı işgal etmesi.
Savaş:
* Rusların Eflak-Boğdan'ı işgal etmesi karşısında Fransa'nın etkisiyle Osmanlı Devleti Rusya'ya savaş ilan etti. Osmanlı-Fransız yakınlaşması karşısında İngiltere Rusya'nın yanında yer aldı.
* İngilizler Ruslara destek için donanmalarını İstanbul'a gönderdiler. İstanbul'a sadece denizden yapacakları bir saldırıyla başarılı olamayacaklarını anlayarak geri döndüler. Bu defa Mısır'a saldıran İngilizleri Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa püskürttü.
* Fransa 1807'de Rusya ile "Tilsit Antlaşmasını" imzalayarak, dostluk kurdu. Yalnız kalan Osmanlı Devleti İngiltere’ye yaklaştı. İngiltere ile " Çanakkale (Kale-i Sultaniye)" antlaşmasını imzaladı.
* Bu arada Ruslar Osmanlı topraklarında ilerliyordu.
* Avrupa'da siyasi ortam yeniden değişti. Fransa ile Rusya'nın arası yeniden açıldı. Rusya'ya silahlarını çeviren Fransa bu defa Osmanlı Devleti'nin yanında yer aldı. Fransa'ya güvenemeyen Osmanlı Devleti Rusya ile BÜKREŞ ANTLAŞMASINI imzalayarak savaşı sona erdirdi.
Sonuç:
Ruslarla BÜKREŞ ANTLAŞMASI imzalandı.(1812)
1)- İki devlet arasında Tuna nehri sınır olacak.
2)- Ruslar Beserabya hariç işgal ettiği yerleri geri verecek.
3)- Sırplara bazı haklar verilecekti.

YUNAN İSYANI
Sebepleri:
1)- Fransız ihtilalinin milliyetçilik, bağımsızlık gibi fikirlerinin etkisi
2)- Rusya'nın ve Avrupa Devletleri'nin kışkırtması
3)- 1804 de kurulan Etnik-i Eterya Cemiyeti'nin çalışmaları

İSYAN:
1821'de Mora'da başlayan isyan kısa sürede büyüdü. Osmanlı hükümeti Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'dan yardım istedi. M.Ali Paşa yardım karşılığında II.Mahmut'tan Mora ve Girit valiliklerinin kendisine verilmesini istedi. Osmanlı ve Mısır donanması isyanı bastırdı ve NAVARİN limanına çekildi. Ancak Yunan isyanının bastırılması Batılıların işine gelmedi. İngiltere, Fransa, Rusya ve Avusturya Osmanlı devleti'ne ültimatom vererek Yunanistan'a bağımsızlık verilmesini istediler. Bu istek reddedilince Osmanlı ve Mısır donanmasını NAVARİN de yaktılar. Rusya Osmanlı'ya savaş ilan etti.

NOT: Navarin olayı Osmanlı Donanmasının yaşadığı 4 felaketten biridir. Birincisi 1571 İnebahtı, İkincisi 1770 Çeşme, Üçüncüsü 1827 Navarin, Dördüncüsü 1853 Sinop’tur.

1828-1829 OSMANLI-RUS SAVAŞI
SEBEPLERİ:
1)- Ruslar'ın sıcak denizlere inmek istemesi
2)- Osmanlının Rusya'dan Navarin'de yakılan donanmanın zararını talep etmesi
3)- Osmanlı'nın Yunanlılar ve azınlıklarla ilgili Avrupa Devletlerinin ve Rusya'nın isteklerini reddetmesi.
SAVAŞ:
Bu sebeplerden Rusya’nın saldırısıyla savaş başladı. Ancak Osmanlı Devleti böyle bir savaşa hazır değildi.
ÇÜNKÜ:
1)- Donanması Navarin'de yakılmıştı.
2)- 1826'da Yeniçeri Ocağı kaldırılmış, ASAKİR-İ MANSURE-İ MUHAMMEDİYE ordusu yeni kurulmuştu.
3)- Yunan ayaklanmasından dolayı bütün Avrupa Osmanlının karşısındaydı.
SONUÇ:
Rusların ilerleyerek doğuda Erzurum'a, batıda Edirne'ye kadar gelmeleri üzerine Osmanlı devleti barış istedi. Rusya’yla EDİRNE ANTLAŞMASI imzalandı.(1829)
Maddeleri:
1)- Eflak-Boğdan ve Sırbistan’a özerklik verildi.
2)- Yunanistan bağımsız olacaktı.
3)- Rus ticaret gemileri boğazlardan geçebilecekti.
4)- Prut nehri sınır olacaktı.
5)- Osmanlı Devleti savaş tazminatı verecekti.
NOT: Osmanlı Devletinde bağımsızlığını elde eden ilk azınlık YUNANİSTAN'dır. Osmanlının Yunan isyanı ve Rus savaşıyla uğraşmasını fırsat bilen Fransa 1830' da CEZAYİR i işgal etti.
MISIR VALİSİ MEHMET ALİ PAŞA'NIN İSYANI (Denize düşen yılana sarılır.)
SEBEPLERİ:
1)- Yunan isyanının bastırılmasında II. Mahmut'a yardım eden Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya vaat edilen yerlerin verilmemesi
2)- Mehmet Ali Paşa'nın Navarin olayından sonra padişahtan izin almadan ordu ve donanmasını geri çekmesi.
3)- 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşında yardım istenildiği halde Mehmet Ali Paşa'nın yardım göndermemesi
İSYAN:
II.Mahmut Mehmet Ali Paşa'yı görevden almak için hazırlanırken Mehmet Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa, üzerine gönderilen padişah kuvvetlerini yenerek Konya'ya ilerledi. Bu zor durum karşısında padişah yabancı devletlerden yardım istedi. İngiltere ve Fransa bu isteğe kayıtsız kaldılar. II.Mahmut son çare olarak (denize düşen yılana sarılır diyerek) Rusya'dan yardım istedi. Bir Rus donanması İstanbul boğazını geçerek Büyükdere önlerine demirledi.Osmanlı Rus yakınlaşması İngiltere ve Fransa'yı telaşlandırdı. Hemen devreye girerek Mehmet Ali Paşa ya baskı yaptılar. Bunun üzerine Mehmet Ali Paşa ile II.Mahmut arasında KÜTAHYA ANTLAŞMASI imzalandı.(14 Mayıs 1833)
1)- Mehmet Ali Paşa'ya Mısır ve Girit valiliklerine ek olarak Suriye valiliği de verilecek.
2)- Oğlu İbrahim Paşa'ya da Cidde valiliğine ek olarak Adana Muhassıllığı (O bölgenin vergilerini toplama hakkı) verilecek.
NOT: Bu antlaşma Mısır sorununu geçici olarak çözmüş fakat iki tarafta bu anlaşmadan memnun olmamıştır. Kütahya antlaşmasına rağmen kendisini güvende hissetmeyen II.Mahmut Rusya’yla HÜNKAR İSKELESİ antlaşmasını imzalamıştır.(1833)
HÜNKAR İSKELESİ ANTLAŞMASI (8 Temmuz 1833)
1)-Osmanlı bir saldırıya uğrarsa Ruslar asker ve donanma gönderecek, ancak masrafları Osmanlı ödeyecek.
2)-Rusya bir saldırıya uğrarsa Osmanlı boğazları kapatacak. (İngiltere ve Fransa'ya karşı)
3)-Bu antlaşma 8 yıl sürecek.
ÖNEMİ:
1)-Rusya bu antlaşmayla boğazlar üzerinde büyük avantaj sağlayıp,Karadeniz’deki güvenliğini artırmış oldu.
2)-Bu antlaşmayla BOĞAZLAR MESELESİ ortaya çıkmıştır.
3)-Bu antlaşma Osmanlının boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını TEK BAŞINA kullandığı son antlaşmadır
NOT: Osmanlı Devleti Mısır ve Boğazlar meselesinde İngiltere'nin desteğini kazanmak için İngiltere ile 1838 BALTA LİMANI Antlaşmasını imzalamıştır.Bu antlaşma ile İngiltere’ye çok geniş ekonomik haklar verilmiş, Osmanlı ülkesinde tekel sistemi ve iç gümrük yönetimi kaldırılmış böylece Osmanlı ekonomisinin çöküşü hızlanmıştır.
ÇIKLAMA: Kütahya antlaşması fazla uzun sürmedi. 1839'da Mehmet Ali Paşa bağımsızlığını ilan etti. Oğlu İbrahim Paşa üzerine gönderilen Osmanlı kuvvetlerini NİZİP'te yendi.İngiltere ve Fransa Hünkar İskelesi antlaşmasına dayanarak Rusya’nın boğazlara egemen olmasından çekindiklerinden hemen devreye girerek MISIR konusunda Londra'da uluslararası bir konferans düzenlendi.
NOT: Nizip yenilgisi haberi İstanbul'a gelmeden II. Mahmut ölmüş, yerine Abdülmecit padişah olmuştu.
-EK OLARAK-
II. MAHMUT DEVRİNE GENEL BAKIŞ
Otuzuncu Osmanlı sultanı. İslâm halifelerinin doksan beşincisidir. Osmanlı sultanlarından birinci Abdülhamid Hanın Nakş-i Dil sultandan olan oğlu olup, İstanbul'da 20 Temmuz 1786 târihinde doğdu. Şehzâdeliğinde iyi bir eğitim ve öğretim gördü. Yüksek din ve fen ilimlerini, devrin kıymetli âlimlerinden öğrendi. Amcası Üçüncü Selim Han onun yetişmesine çok itinâ göstererek, modern askeri ve teknik bilgileri ve devlet idâresini iyi bir şekilde öğrenmesini sağladı. Selim Han tahttan indirildikten sonra da yeğeni Mahmûd'la sık sık görüşerek, ona tavsiyelerde bulundu ve tahta çıktığı zaman dikkat etmesi gereken hususları bildirdi. 28 Temmuz 1808'de Alemdâr Mustafa paşanın Selim Hanı tekrar başa geçirmek üzere saraya girdiği sırada sâbık hâkânın âsiler tarafından şehit edilmesi üzerine Sultan Mahmûd, Osmanlı tahtına çıktı.
İkinci Mahmûd Han, Alemdâr Mustafa paşayı, veziriâzam tâyin edip, Kabakçı isyânından sonra ülkede pek çok hâdise çıkaran zorbaları yola getirmekle vazifelendirildi. Kabakçı Mustafa isyânında rol oynamış bulunan âsiler cezâlandırıldı. Fesat çıkaranlar İstanbul dışında ikâmete mecbur tutuldu. İstanbul'da otorite sağlamaya çalışırken, Rumeli ve Anadolu'nun birçok yerinde ve bilhassa Halep ve Bağdat'ta vâlilerin çıkardığı karışıklıklar devâm ediyordu. Cezâyir'in idâresini dayılar ele geçirmişti. Vehhâbiler Haremeyn'i zaptederek, hutbelerden padişahın adını kaldırmışlardı. Bu kötü gidişe, dur demek isteyen Sultan Mahmûd, Anadolu ve Rumeli vâlilerini İstanbul'a dâvet etti. Bu vâlilerin yeni sultan'a bağlılıklarını bildirmelerini istedi. Vâliler İstanbul'a gelip, Sultan Mahmûd Hana bağlılıklarını arz ettiler ve muhtemel âsilere karşı ittifak senedi imzâladılar. Diğer taraftan isyânlar neticesinde iyice bozulan yeniçeri ocağını yola getirmek için tâlim ve terbiye usûllerinin tekrar tatbik edilmesi istendiyse de, yeniçeriler bu icrâattan memnun olmadılar. 14 Ekim 1808'de Sekbân-ı Cedid adıyla modern bir ordu kurulmaya başlandı. Sekban-ı Cedid askeri, yeniçeriler ve taraftarları tarafından Nizâm-ı Cedid'in ihyâsı olarak kabul edildi. Veziriâzam Alemdâr Mustafa paşanın devlet adamlarına ve askerlere karşı tâvizsiz icrâatları, yeniçerileri harekete sevk etti. 14-15 Kasım gecesi meydana gelen büyük isyan sırasında Alemdâr Mustafa paşa öldürüldü. Mahmûd Han, yenilikleri durdurmak zorunda kaldı. İstanbul'daki hâdiselerin yatıştırılmasından sonra diğer iç ve dış meselelerin haline bakıldı. Arabistan'daki Vehhâbiler, Osmanlı Devletine ve Ehl-i sünnet Müslümanlara karşı siyâsi faâliyetlerden katliamlara varan tecâvüzlerde bulunuyorlardı. Bu arada, Vehhabilerin reisi Sü'ûd bin Abdülaziz, Hicaz'ı istilâya teşebbüs etti. Hac mevsiminde hacıların yollarını kesip, Müslümanlara işkenceleri ve İslâm dinine olan hakâretleri, dayanılmaz bir hâl aldığından, Halife İkinci Mahmûd Han, Mısır vâlisi Mehmed Ali paşaya fermân gönderip, Vehhabileri cezâlandırmasını emretti. Mehmed Ali paşa bir dizi harpten sonra mübârek beldeleri Vehhabilerden temizledi. Zafer haberine çok sevinen Mahmûd Han, Mısır vâlisi Mehmed Ali paşaya ihsanlarda bulundu.
Öte yandan Balkanlarda, Avrupa devletlerinin Osmanlı Devletinin birlik ve bütünlüğünü parçalamak gâyesiyle yaptırdıkları bölücü ve yıkıcı faaliyetler çok artmıştı. Sırplar Bükreş Antlaşması ile (28 Mayıs 1812) muhtâriyet kazanmalarına rağmen rahat durmuyorlardı. Osmanlı Devletine ödeyecekleri senelik vergiyi kestiler. Tam istiklal propagandaları ile kalelerdeki Osmanlı askerlerine saldırmaya başladılar. 1813 yılında, Sırplıları yola getirmek için Hurşid paşa seraskerliğinde sefer açıldı. Hurşid paşa Belgrad'a gelip, âsileri yola getirdi. Âsi Sırp lideri Kara Yorgi, esir düşmekten kurtulmak için, Avusturya'ya kaçtı. Belgrad ve Semendire kaleleri Osmanlılara tâbi oldu. Serasker Hurşid paşanın umûmi af ilan etmesiyle, Sırplıların silahları toplatıldı. Kara Yorgi'den sonra Sırplıların başına Miloş Obrenoviç geçti. Osmanlı Devletine sadâkatle hizmete devâm eden Miloş Obrenoviç, 1818'de Avusturya'dan dönen rakibi Kara Yorgi'yi öldürdü. 1829 yılında Sırbistan'a muhtâriyet verilmesine rağmen, yıllık vergi vermeyi ve dış işlerinde Osmanlılara bağlılığını devâm ettirdi. Arnavutluk'ta ise Tepedelenli Ali paşanın nüfusu sebebiyle Rumlar, Rusya'nın bütün teşvik ve yardımlarına rağmen isyana cesâret edemiyorlardı. Ancak Fenerli Rumlarla eskiden beri sıkı münâsebetlerde ve İngilizlerle gizli muhârebelerde bulunan Hâlet Efendinin hâince faâliyetleri ve özellikle Tepedelenli Ali paşayı bertaraf etmesi Yunanlılara ayaklanma fırsatı verdi. Etniki Eterya ve Fener'deki Rum Pâtrikhânesinin hedef tâyin ettiği isyân, 1820 yılında başlatıldı. 12 Şubat 1821'de Mora Yarımadasına yayıldı. Rum âsiler, yüzyıllardır hâkimiyeti altında yaşayıp, komşuluk hakkını dahi çiğneyerek, Müslüman ahâliye karşı katliamlara giriştiler. İsyan Atina, Tesalya ve Adalara da yayıldı. Katliamlarda 1500 Müslüman şehit edildi. Rus Çarının yâveri ve Etniki Eterya lideri Aleksandra İpsilanti, 6 Mart 1821'de Eflak'ta isyan çıkardı. İsyan bastırıldı. İkinci Mahmûd Han, asilere karşı yerinde ve zamanında tedbir aldı. Bölge ahâlisine silâh dağıttırdı. Bölgede isyanlarla alâkası görülenler cezâlandırıldı. İstanbul'daki Rum Patriği ve birkaç metropolit, isyanla alâkası görülerek asıldılar. Osmanlı Devletinin iç durumu ve Avrupa devletlerinin asilere devamlı yardım ve müdâhaleleri, isyânın bütünüyle bastırılamamasına sebep oldu. Mora'daki isyan büyüyerek Adalara ve Selânik'e kadar yayıldı. Bu durum üzerine sultan Mahmûd Mısır vâlisi Mehmed ali paşaya isyanı bastırmaya memur etti. Nitekim Kavalalı Mehmed Ali paşanın oğlu İbrâhim paşa kumandasında gönderdiği küçük, fakat disiplinli ve modern ordu, isyânı kısa sürede bastırmaya muvaffak oldu. (1825) Yunan isyânı sırasında yeniçeri ve sipâhilerin daha fazla bozulduğunu gören sultan Mahmûd Han, bu fesât yuvalarını ortadan kaldırmaya karar verdi. Yeniçerilerin artan tecâvüz ve zorbalıkları kamuoyuna da aleyhlerine çevirmişti. Pâdişah, Yunan isyânının bastırılmasıyla kavuşulan sulh devresinde önce, orduyu ıslâha girişti. Ancak askeri tâlim ve terbiyeye karşı çıkan yeniçeriler, isyân mânâsında kazan kaldırdılar. Buna karşılık sultan Mahmûd Han da sadrazam, şeyhülislâm ve devlet erkânını toplayarak yeniçerilerin artık hıyânette bulunduklarını, bu sebeple tedbir alınmasını belirtti. Âlimler, din ve devletin bekâsı için bu fesat yuvasının ortadan kaldırılmasını gerektiğini bildirdiler. Şeyhülislâmın fetvâsı ile sancak-ı şerif çıkarılarak, dinine ve padişahına bağlı olanların onun altına gelmesi ve mücâdeleye girişmesi istendi. Böylece eşine ilk defâ rastlanan bir olayla padişaha bağlı birlikler halkla bütünleşerek fitne ve fesat yuvası yeniçeri ve sipahi ocaklarını ortadan kaldırdılar. İstanbul'da âsi, ahlâksız, serseri temizliği yapılarak, yirmi binden ziyâdesi cezâlandırıldı. Yeniçeri ocağının kaldırılması hayırlı bir hâdise kabul edilerek Vak'a-i Hayriyye denildi. Kendilerini Bektâşi kabul eden yeniçerilerin ortadan kaldırılmasıyla, hurûfi olan sahte Bektâşi tekkeleri kapatılıp, babaları başka yerlere gönderildi. Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye adlı asker ocağı kurularak, devrin ihtiyaçlarına göre tâlim ve terbiye edilmesi, silâh verilmesi ve özel kıyâfet giydirilmesi kararlaştırıldı. Topçu, humbaracı ve lağımcı ocakları ıslâh edildi. Mekteb-i Bahriye açıldı. Eğitim ve öğretimi en üst seviyeye çıkarmak için Avrupa'dan hocalar getirildi.
Osmanlı Devletindeki bu süratli ve olumlu gelişme, Avrupa devletlerini harekete geçirdi. İngiliz ve Fransızlar, Osmanlı Devleti içerisindeki Mustafa Reşid paşa gibi adamlarını yardım vâdiyle kullanarak Rusya ile harbe sebebiyet verdirdikleri gibi, Mısır vâlisi Mehmed Ali paşayı da devletine karşı kışkırttılar. Mısır'da Mehmed ali paşanın hâkim olacağı bir devleti tanıyacağını bildiren İngiliz ve Fransızlar, onun güçlü ve disiplinli kuvvetlerini Osmanlılara karşı çevirmeyi başardılar. Mehmed ali paşa, oğlu İbrâhim paşa kumandasında, daha ordusu bütünüyle yeniden teşekkül etmemiş Osmanlı Devletinin Suriye eyâleti üzerine asker sevk etti. 1831-1832 yılındaki muhârebelerde, Mısır askeri, çokluğu ve intizamlı olması sebebi ile gâlip gelince, Osmanlılar Rusya'dan yardım istediler. Bu durum, İngiltere ve Fransa'yı telaşa düşürdü. Fransa'nın aracılığıyla 8 Nisan 1833 Kütahya Antlaşması imzâlandı. Antlaşmaya göre, Mehmed ali paşaya Mısır vâliliğine ilâveten Suriye, oğlu İbrâhim paşaya da Adana eyâleti muhassıllık olarak verildi. 8 Temmuz 1833'te Rusya ile savunma ve yardım esâsına dayanan Hünkâr İskelesi Antlaşması imzâlandı. 1839'da Mısır üzerine ordu sevk edildiyse de neticesi gelmeden İkinci Mahmûd Han İstanbul'da vefât etti ve Çemberlitaş'daki türbesine defnedildi. Sultan İkinci Mahmûd Han, Osmanlı Devletinin ilerlemesini, teknik sanâyide devrin seviyesine ulaşılmasını isteyen tedbirli, gayretli bir padişahtı. Devrindeki büyük hâdiseler karşısında aslâ ümitsizlik ve gevşeklik göstermedi. Gayreti sâyesinde devlet, Avrupa tarzında sistemli orduya sâhip oldu. Avrupa'da askerlik ve yeni silahların kullanılmasını öğrenmek için, talebe gönderdi. Askeri Tıbbiye ve Harbiye mekteplerini kurdu. Bu iki müessesenin eğitim ve öğretimini en üst seviyeye çıkarmak için Avrupa'dan hocalar ve mütehassıslar getirdi. Askeri Tıbbiye, Harbiye ve sivil yüksek okulların öğrenci ihtiyacını karşılamak için medrese ve mekteplere ilâveten sübyan mekteplerinin üstünde Rüştiyeler (ortaokul), devlet memurlarının yetiştirilmesi için de Mekteb-i Maârif-i Adli kuruldu. Ülkenin ihtiyaçlarını karşılamak, çeşitli sahâlarda mütehassıs eleman yetiştirmek için Avrupa'da çok sayıda öğrenci tahsil mecbûri hâle getirildi. Açılan okulların seviyesini yükseltmek için ve lüzumlu fen ve teknik bürosu kuruldu. Tekrar Avrupa devletlerinin şehirlerine konsolos gönderilmeye başlandı. 1 Ekim 1831 târihinde Takvim-i Vekâyi adlı gazete, Osmanlı Türkçesi ile ülke içinde çıkarılmaya başlandı. Fransızcası da ülkelere gönderildi. Avrupa ülkelerine gönderilen gazeteler ile Türkiye'nin propagandası yapılarak hâdiseler ve ıslâhatlar dünyâ kamuoyunda değerlendirmeye tâbi tutuldu. Avrupa basınında, Türkiye ve sultan Mahmûd hakkında neşredilen yayınlar takip edildi.
İkinci Mahmûd Han, hükümet teşkilâtı usulleri, kıyâfet nizamında yenilikler yaptı. Osmanlı Devlet teşkilâtındaki önceki müesseselerin yerine, sadrazama .baş Vekil (Başbakan); Defterdara Mâliye Nâzırı (Mâliye Bakanı); Reisü'l küttâba Hâriciye Nâzırı (Dışişleri Bakanı); sadrazam Kethüdâsına Dâhiliye Nâzırı (İçişleri Bakanı) denilmeye başlanıldı. Osmanlı Devletinde büyük bir yekün tutan vakıflar için Evkaf Nezâreti kuruldu. Hükûmet ve ahâlinin önemli meselelerinin görüşüldüğü Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye; askeri işlerin görülüp, kararlaştırıldığı Dâr-ı Şûrâ-yı Askeri müessesesi kuruldu. Memurlar iç ve dış işlerde olmak üzere ikiye ayrılıp, maaşları, rütbe ve derecelerine göre bağlanarak, verilmeye başlanıldı. 1827'de Osmanlı Tıp Fakültesi kuruldu. 1838'de Karantina usûlünü vücûda getirdi. Posta müessesesini kurdu. Posta yollarının kurulmasına çalıştı. Üsküdar'dan İzmit'e kadar bir posta yolu yaptırdı. 1831 yılında kısmi nüfus sayımı yapıldı. Arabistan'dan asker alınmadığı için sayımdan hâriç tutuldu. Nüfus sayımında insan ve servet durumu ölçülmüş oldu. Dört milyon Hıristiyan’a karşılık sekiz milyon Müslüman ahâlinin sayımı yapıldı. Bölgelerdeki Hıristiyanların sayısı, devlete verilen cizye miktârını da ortaya çıkarmış oldu. İkinci Mahmûd Hanın ilmi fazla olup, dini, fenni, teknik, askeri, idâri ve sanat sahalarında kendisini çok iyi yetiştirmişti. Dindar, akıllı, zeki, çalışkan olup, gayret ve azim sâhibiydi. Şâirdi. Adli mahlasıyla şiir yazardı. İlim, sanat adamlarına ve eserlerine çok alâka gösterdi. Onlara kıymet verip, himâye ederdi. Ülkenin imârına, ilim, sanat, hayır ve sosyal müesseselerine önem veren İkinci Mahmûd Han, pek çok eser yaptırdı. Bâyezid Yangın Kulesini; Unkapanı ile Azapkapı arasındaki şimdi Unkapanı Köprüsü denilen Mahmûdiye Köprüsünü; Beylerbeyi ve Çırağan saraylarını; Tophâne'de Nusratiye, Bahçekapı'da Hidâyet, Üsküdar'da Adliye, Arnavutköy sâhilinde Tevfikiye câmilerini yaptırdı. Hazret-i Hâlid'in türbesini mükemmel tâmir ettirip, iyi bir hattat olduğundan sandukası pûşidesi üzerindeki yazıyı kendi el yazdığı ile yazdı. Yine güzel bir hüsnü hatla yazdığı Lefkoşe'de Selimiye Câmiinde asılıdır. Tophâne'de Kâdiri Câmii ve tekkesini tâmir ettirdi.
İkinci Mahmûd Han, 1820 senesinde Hücre-i saâdete hediye ettiği şamdanla birlikte gönderdiği aşağıdaki yazı, Osmanlı sultanlarının Resûllah'a olan hürmet ve muhabbetlerinin bir vesikasıdır.
Şamdan ihdâya eyledim cüret yâ Resûlallah!
Murâdım der-i ulyâya hizmet, yâ Resûlallah!
Değildir ravdaya şâyeste, destâviz-i nâçizim,
Kabûlünle kıl ihsân u inâyet, yâ Resûlallah!
Kimim var hazretinden gayrı, hâlim eyleyem i'lâm,
Cenâbındandır ihsân u mürüvvet, yâ Resûlallah!
Dahilek, el'emân, sad el- emân, dergâhına düştüm,
Terahhüm kıl, bana eyle şefâ'at yâ Resûlallah!
Dü- âlemde kıl istishâb bu Han Mahmûd-i Adliyi,
Senindir evvel ü âhırda devlet yâ Resûlallah!
Mısır, Yanha ve Mora gibi vilâyetlerin isyânı ve yeniçerilerin kazan kaldırmaları, yok edilmeleri ve Rus ordularının saldırmaları sırasında sultan Mahmûd Han, Mekke ve Medine'yi ancak tamir edebilmiş, kendisinden sonra oğlu Abdülmecid Han, bunları tezyin için şaşılacak bir himmet ve gayret göstermiştir.
KAYNAKÇA
http://www.frmtr.com/tarih-ve-inkilap-tarihi/1384421-ii-mahmut-donemi-ve-islahatlari.html
Ø Osmanlı Padişahları / Ahmet Efe / Esra Sanat Yayınları
Ø Osmanlı Padişahları / Baki Kurtuluş / Serhat yayınları A.Ş.
Ø Büyük Osmanlı Tarihi 9. cilt Yılmaz Öztuna / Ötüken Neşriyat A.Ş.
Ø Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi Editör : Ekmeleddin İhsanoğlu
Ø Osmanlı Padişahlarının Hayat Hikayeleri Yılmaz Öztuna / Ötüken Yayınları

Ahmet Cevdet Paşa

Ahmet Cevdet Paşa
Ahmed Cevdet Paşa Osmanlı Devletinde on dokuzuncu asırda yetişen büyük devlet ve ilim adamı. 27 Mart 1822 (H. 1238)’de Tuna kıyısında bulunan Lofça kasabasında doğdu. Babası Lofça İdare Meclisi azasından İsmail Ağadır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Yaradılıştan zeki ve kabiliyetli olduğu gibi, pek de çalışkandı. Dedesinin yardımı ile 1839 yılında İstanbul’a geldi. Medrese tahsiline başladı. Bu arada, matematik, astronomi, tarih ve coğrafya gibi ilimlerle de uğraşarak kültürünü artırdı. O zaman çok meşhur olan Murad Molla tekkesine tatil günleri giderek Farisi öğrendi ve Mevlana’nın Mesnevi’sini bitirdi. Divançe’sinde bulunan şiirlerin çoğunu bu tekkeye devam ettiği sırada yazdı.

1844’te 22 yaşındayken Çanat payesi ile Rumeli kaleminde kadı oldu. 1845 yılında müderris olarak İstanbul camilerinde ders vermek hakkını elde etti. 13 Ağustos 1850’de Meclis-i Maarif azalığı ile birlikte Dar-ül-Muallimin (Öğretmen okulu) müdürlüğüne getirildi. Bu mektebi kısa zamanda ıslah ederek, mektebe giriş ve imtihan usullerini yönetmeliklerle tesbit etti. Encümen-i Daniş’e (Osmanlı Akademisi) 1851’de asli üye seçildi.

“Tarih-i Cevdet” namıyla şöhret bulan kıymetli eserinin üç cildini 1854 yılında bitirip Sultan Abdülmecid Hana sundu. Eseri çok beğenen Sultan, rütbesini yükseltti. Bir sene sonra da devletin resmi tarihçisi oldu.

Osmanlı Cihan Devletinin kanunlarını yapacak olan “Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye”ye 1861 yılında üye tayin edildi. 1866 yılında ilmiye sınıfından vezirliğe geçti. Halep vilayetine vali tayin edildi. Bir müddet orada kaldıktan sonra yeni kurulan “Divan-ı Ahkam-ı Adliye”ye başkan tayin edildi. Bu vazifede çok faydalı işler gördü; memleketin adliye ve hukuk sistemini devrin ihtiyaçlarına göre düzenlemeye çalıştı.
ahmet cevdet paşa
Ali Paşa, Fransız medeni kanununun tercüme edilerek Osmanlı Devletinde tatbik edilmesi gerektiğini ileri sürüyordu. Buna karşı Ahmed Cevdet Paşa ve aynı düşüncede olanlar, İslam Hukukunun zengin ve tatbik edilmiş en kuvvetli dalı olan Hanefi fıkhının sistematik hale getirilerek kanunlaştırılması fikrini müdafaa ediyorlardı. Bu ikinci yani, Ahmed Cevdet Paşa ve arkadaşlarının fikirlerinin tatbiki için “Mecelle Cemiyeti” adıyla ilmi bir heyet toplandı. Memleketin en kıymetli hukuk alimlerinin iştirak ettiği bu meclis, Kur’an-ı kerimin hükümlerini kanun şekline sokup, bütün milletlerin kıymet verdiği Mecelle adındaki kitabı hazırlayarak, büyük hizmet etti.

Cevdet Paşa, 1879 yılında Maarif Nazırlığına tayin edildi. Sonra da, çeşitli valiliklerde, Adliye, Maarif, Dahiliye, Ticaret nazırlıklarında bulundu. Padişah’ın hususi encümenlerine iştirak etti. 26 Mart 1895’te vefat etti. Naşı, Fatih Camii bahçesine defnedildi.

devamını turkcebilgi.com sitesinden detatlı bir şekilde öğrenebilirsiniz.